İlkyardımı Atlamayın

Şimdi yazacağım konu, bloğumun içeriğiyle alakalı olmasa da yine de okuyun olur mu? Çünkü, doğru ilkyardım uygulaması önemlidir ve bir gün hepimizin ihtiyacı olabilir.

Eski işyerimde ilkyardım ekibinde olduğum için, iş yoğunluğum arasında biraz söylenerek de olsa bu eğitime ve sınavına katılmıştım. Eğitimin daha ilk dakikalarında bile, bir an tereddüt edip gelmemeyi dilediğim için kendime ne kadar kızdığımı anlatamam. Meğer ne çok şeyi yanlış biliyormuşum ve o yanlışlarla birinin hayatını kurtarmak yerine sonunu hızlandırabilirmişim. Komik bir tabir olacak ama insaniyet namına bu eğitime katılmanızı kesinlikle öneririm.


İlkyardım bilgisini almamış bir insan tehlikeli olmayabilir, tehlikeli olan, ilkyardım bilmediği halde kulaktan dolma bilgilerle hayat kurtarmaya çalışanlar. Nitekim, eğitimi alana kadar da neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyorsunuz aslında. Daha dün yaşadığım küçük bir olaydan bahsedeyim:

Kadıköy'de bir kafede sokaktaki masalarından birinde, bir arkadaşımla sohbet ederken hemen yanımızda gürültü oldu ve kalabalık oluştu. Hiç şaşırmamak gerek değil mi, biz kafamızı çevirene kadar herkes doluşmuştu. Daha ne olduğunu anlamadan birkaç cümle duydum ve hemen fırladım. Yerdeki, simitçiydi, simitler bir yana kendisi bir yana yığılmıştı ve sara krizi geçiriyordu. Bizim yardımsever halkımız ise "Dilini dışarı çıkarın, ağzını açıp dilini çıkarın." ve "Soğan koklatın." "Su yok mu zorla su içirelim." bağrışları içerisinde çocuğa kendilerince yardım ediyorlardı.

Bu eğitimi aldığımdan beri her karşılaştığım olayda ilk başta bir tutukluk yaşıyorum, neden derseniz bize eğitimde de öğretilen en önemli şey aslında bu konularda kulaktan dolma bilgilerle yardım etmeye çalışanlardan yaralı/kazazedeyi kurtarmamız gerektiğiydi. Kalabalığın yanına giderek, sara nöbeti esnasında kimsenin nöbet geçiren hastanın ağzına elini sokmaması gerektiğini (sen o dili çıkarmaya çalışırken çene kilitlendi ve parmağını olanca gücüyle ısırdı diyelim, ne yapacaksın?), asla keskin kokular koklatılmamasını (keskin kokular sara krizini uzatır.) ve su gibi gıdalar verilmemesini söylediğimde aldığım tepki "Sen akrabası mısın kardeşim?" "Hayır, ben sertifikası olan bir ilkyardımcıyım ve bu kriz birazdan kendini tamamlayacak, tek ihtiyacı olan sakin olunması." desem de arkadan gelen "Yahu ne karışıyorsunuz adam soğan diyorsa bir bildiği vardır, yapsın kardeşim engel olma." sesleriyle bir kez daha bu hastaların işinin ne kadar zor olduğunu anladım. Neyse ki, tek değildim, biri daha çıktı ve "Sadece başını tutun, çarpmasın hiçbir yere bekleyelim geçecek. Su, soğan kesinlikle olmaz." dedi de, çoğunluğa karşı iki olduk.

Dediğimiz gibi kriz beş dakika sonra bitti, çocuğu kaldırıp oturttuk ve bana destek olan beyefendi çocuğun aslında ilaçlarını satın alamadığı için bu krizi geçirdiğini öğrendi ve ilacı almak için eczaneye gitti. Ardından döndü ve ilacın sadece reçeteyle satıldığını bu nedenle alamadığını söyleyip cebindeki 85 TL'yi ilacı alması için çocuğa verip ve "Bu parayla ilacını yazdırıp al tamam mı?" diyerek gitti. Vallahi iyiniyetinden çok etkilendim. Tabi o esnada çocuk benden para isteyince vicdan ve bana öğretilen arasında kaldım. İlkyardım dersinde not aldığım üzere hocamız şöyle demişti: "Sara krizi geçiren biri asla kendine geldiği an para isteyemez. Bu başınıza geliyorsa anlayın ki o bir kriz değilmiş." Gerçi hemen akabinde değil de 15 dakika sonra istediğinden ve durumunun da olmadığı net olduğundan kötü düşünmek istemiyorum.

Neyse, konumuz hasta değil zaten konumuz, ilkyardım bilgisi olmadan yardımcı olmaya çalışanlar.

Aklımda kalan birkaç küçük bilgiyi de paylaşmak isterim.

- Evinizin adresini bir kağıda yazın ve bunu varsa ev telefonunuzun yanında bulundurun. Panik anında 112'yi aradığınızda evinizi tarif edemeyebilirsiz ya da yanınızdakiler tarifte zorlanabilir. Bir rivayete göre Barış Manço'ya bu nedenle geç müdahale edildiği ve hayatını kaybettiği söyleniyor.

- 112'yi aradığınızda, kim olduğunuzu, kaç kişinin yaralı olduğunu, olayın ne olduğunu, herhangi bir ilkyardım işlemi yapılıp yapılmadığını söylememiz gerekir. "Tüm bilgileri aldınız mı?" diye sormadan telefon kapatılmamalıdır.

- İlkyardım eğitimi alsanız bile, bir olayla karşı karşıya kaldığınızda ilk yapmanız gereken kendinizi korumanız, ardından çevrenizdeki diğer insanları korumanız. En son da hastayı güvenli bir ortama almanız. Bunu da çok enteresan bir şekilde Mudanya'da yaşadık ama sevimsiz bir konu olduğundan burada yazmayacağım. Millet olarak fazla cesuruz ve bu nedenle bir bayan trafik kazasında değil de arabasıyla asılı kaldığı bir yerde ağır yaralanabilirdi. Tabi 112'yi aramadan kendisini kurtarmaya çalışan halkımız da...

Bu eğitimin süresi genellikle iki gün ve ücreti de 200 TL civarında olmalı. Hemen ardından Sağlık Bakanlığı'nın düzenlediği bir sınava giriyorsunuz. Bu sınavı geçenler hemen ardından uygulamalı teste tabi tutuluyorlar. Burada genellikle suni solunum ve kalp masajı yapılıyor. Ben ehliyet alırken öğrendim öğreneceğimi derseniz, ben de öğrenmiştim ama bu eğitimden sonra hiçbir şey bilmediğimi anladım. Hoş, anlatılanlar iki günün konusu muydu derseniz cevabım ona da hayır. Bu eğitim daha büyük bir titizlikle daha uzun sürede verilmeli.

Son olarak, ilkyardımı atlamayın. Kesin olarak hayat kurtarmak anlamına gelmeyebilir ama ilk müdahalenin doğru olması yaralıların hayatını kurtarmak için gereklidir.

Sevgiler

Yorumlar

Popüler Yayınlar