I Origins - Kök
Herkese merhaba,
Bugün, önce blog dünyasında sonra da gerçek hayatta çok sevdiğim arkadaşım olan Sinem ve benim için önemli bir gün :) Bir süre önce bir karar aldık ve her ay bir film ve kitap üzerine yazılar yazalım istedik. Birtakım gecikmelerden bugüne kalmış olsa da, bundan sonra her ay ortak bir film ve/veya kitap hakkında yazılar yazıp düşüncelerimizi sizinle paylaşmayı planlıyoruz.
Aslında bu çalışmamızın bir diğer nedeni ise, ikimizin de kitapları ve sinemayı çok sevmemiz, bir o kadar da yazmaya tutkun olmamız. Neden bizde iz bırakan eserleri bloğumuzun tarihine de eklemeyelim ki, dedik ve bir adım attık. Umarım siz de keyif alırsınız.
Bu açıdan Sinem'e bu projeye sahip çıkması ve bana duyduğu güven için de çok teşekkür ederim.
***
İlk filmimiz I Origins.
Benim yazım biraz replik içerecek ama okumanızda hiçbir sakınca yok. Nitekim ben her şeyi bilmeme rağmen ikinci izleyişimde tam anlamıyla oturtabildim bazı şeyleri.
"Sülüngilleri bilir misin? Sülüngiller tüm zamanları kısa bir zaman içinde tecrübe ediyor. Aşk ile öfkenin, eğlence ve üzüntünün şarkısını tek seferde birleştirerek muhteşem bir sesle söylüyor."
Film, bu cümlelerle başlıyor. Ana karakterlerden Ian Gray, hayatı boyunca unutamayacağı, peşinden dünyanın bir ucuna gideceği o gözlerin fotoğrafını çekerken. Ian Gray demişken, kendisi bir biliminsanı. Özel ilgi alanı, gözlerimiz, gözlerimizin iris modeli.
Sofi, bu muhteşem gözlerin sahibi, filmde metafor olarak bir sülüngil.
"Sülüngil, hayatının aşkıyla tanıştığında hem sevinir, hem üzülür. Sevinir, çünkü onun için bu bir başlangıçtır. Üzülür, çünkü bunun çoktan sona ereceğini biliyordur."
Acaba biliyor mudur?
Şimdi bir anlığına düşünün, Sofi ve Ian birbirinden tamamen farklı iki karakter.
Sofi hayatı Ian'ın deyişiyle korkak küçük bir kız çocuğu gibi kurgulayıp yaşıyor. Ian'ın kurgusal olduğunu düşündüğü bu dünyada, film boyunca sorgulanan yeniden doğuş, telepatik yetenekler, beyaz tavus kuşu -Hint mitolojisine göre ruhların dünyanın dört bir yanına dağılmasını simgeler-, gözleri fotoğraf çekilirken canlanan kıyamet meleği heykeli ve her şeyden önce inanç var.
Ian'a göre fantastik, kısmen eğlenceli kısmen de tahammülsüz sayılabilecek bu dünya Sofi'nin gerçeği. Sofi, Ian'a telepatik mesajlar gönderirken, Ian "ruh" kelimesinin varlığına bile dayanamıyor.
Bir biliminsanının ispatlanabilir olmaktan uzak herhangi bir kavrama inanması onun için kabul edilemez bir şey. Tek inancı, bilim.
İki farklı dünya...
Görünürde tek ortak noktaları, karşı konulamaz ten uyumları. Birbirini bu kadar isteyen iki insan temelde bambaşka gerçeklerle yaşayan ve bunları savunan kişiler olabilir mi? Sadece bir çift göz, o muhteşem dağılım, tüm bunların başlangıcı olabilir mi?
Peki, bu gerçeğin peşine bir acı ile düşülebilir mi?
"Hiç içindeki boşluğu dolduran birisiyle tanışıp sonra o gittiğinde acı dolu yalnızlığını hissettiğin oldu mu?"
Ian, moleküler biyoloji alanında çalıştığından kör solucanların görebilmesi ve türlerin keşfi için deneyler yapıyor. Sofi ise, "Bence Tanrı'yı oynamak kötü bir fikir." diyerek, Ian'ın en kutsal alanına saldırıyor. Ian, "Sofi, ben kanıtlara inanırım." derken.
Ve Sofi bunun üzerine asla akıllardan çıkmayacak o replikleri dile getiriyor:
"Solucanların kaç duyu organı var? İki, koklama ve hissetme. Görmedikleri için ışığın ne olduğunu bilmiyorlar. Işık onlar için düşünülemez.
Biz, ışığın var olduğunu biliyoruz, solucanlar ise bunu sadece mutasyonla bilebiliyorlar.
Belki, bazı insanlar, başka duygular için, daha ruhani olanlar için mutasyon geçirmiştir."
Geçirmiş midir, karar izleyenlerin...
Filmin sonunda bir açık kapı var görmek isteyenlere...
"Bu odada yaşıyorsun, bu senin gerçeğin. Ama bu odada bir de kapı var, azıcık aralık bile olsa o kapı açık. Oradan çok az da olsa ışık geliyor. Korktuğun için kapalı kalmasını istiyorsun."
Filmin Imdb puanı 7,3, Rotten Tomatoes'ta ise %52 ve %68'de.
Sinem'in yazısını okumak için bloğunu ziyaret edebilirsiniz. Tıkk Tıkk
Keyifli seyirler...
Bugün, önce blog dünyasında sonra da gerçek hayatta çok sevdiğim arkadaşım olan Sinem ve benim için önemli bir gün :) Bir süre önce bir karar aldık ve her ay bir film ve kitap üzerine yazılar yazalım istedik. Birtakım gecikmelerden bugüne kalmış olsa da, bundan sonra her ay ortak bir film ve/veya kitap hakkında yazılar yazıp düşüncelerimizi sizinle paylaşmayı planlıyoruz.
Aslında bu çalışmamızın bir diğer nedeni ise, ikimizin de kitapları ve sinemayı çok sevmemiz, bir o kadar da yazmaya tutkun olmamız. Neden bizde iz bırakan eserleri bloğumuzun tarihine de eklemeyelim ki, dedik ve bir adım attık. Umarım siz de keyif alırsınız.
Bu açıdan Sinem'e bu projeye sahip çıkması ve bana duyduğu güven için de çok teşekkür ederim.
***
İlk filmimiz I Origins.
Benim yazım biraz replik içerecek ama okumanızda hiçbir sakınca yok. Nitekim ben her şeyi bilmeme rağmen ikinci izleyişimde tam anlamıyla oturtabildim bazı şeyleri.
"Sülüngilleri bilir misin? Sülüngiller tüm zamanları kısa bir zaman içinde tecrübe ediyor. Aşk ile öfkenin, eğlence ve üzüntünün şarkısını tek seferde birleştirerek muhteşem bir sesle söylüyor."
Film, bu cümlelerle başlıyor. Ana karakterlerden Ian Gray, hayatı boyunca unutamayacağı, peşinden dünyanın bir ucuna gideceği o gözlerin fotoğrafını çekerken. Ian Gray demişken, kendisi bir biliminsanı. Özel ilgi alanı, gözlerimiz, gözlerimizin iris modeli.
Sofi, bu muhteşem gözlerin sahibi, filmde metafor olarak bir sülüngil.
"Sülüngil, hayatının aşkıyla tanıştığında hem sevinir, hem üzülür. Sevinir, çünkü onun için bu bir başlangıçtır. Üzülür, çünkü bunun çoktan sona ereceğini biliyordur."
Acaba biliyor mudur?
Şimdi bir anlığına düşünün, Sofi ve Ian birbirinden tamamen farklı iki karakter.
Sofi hayatı Ian'ın deyişiyle korkak küçük bir kız çocuğu gibi kurgulayıp yaşıyor. Ian'ın kurgusal olduğunu düşündüğü bu dünyada, film boyunca sorgulanan yeniden doğuş, telepatik yetenekler, beyaz tavus kuşu -Hint mitolojisine göre ruhların dünyanın dört bir yanına dağılmasını simgeler-, gözleri fotoğraf çekilirken canlanan kıyamet meleği heykeli ve her şeyden önce inanç var.
Ian'a göre fantastik, kısmen eğlenceli kısmen de tahammülsüz sayılabilecek bu dünya Sofi'nin gerçeği. Sofi, Ian'a telepatik mesajlar gönderirken, Ian "ruh" kelimesinin varlığına bile dayanamıyor.
Bir biliminsanının ispatlanabilir olmaktan uzak herhangi bir kavrama inanması onun için kabul edilemez bir şey. Tek inancı, bilim.
İki farklı dünya...
Görünürde tek ortak noktaları, karşı konulamaz ten uyumları. Birbirini bu kadar isteyen iki insan temelde bambaşka gerçeklerle yaşayan ve bunları savunan kişiler olabilir mi? Sadece bir çift göz, o muhteşem dağılım, tüm bunların başlangıcı olabilir mi?
Peki, bu gerçeğin peşine bir acı ile düşülebilir mi?
"Hiç içindeki boşluğu dolduran birisiyle tanışıp sonra o gittiğinde acı dolu yalnızlığını hissettiğin oldu mu?"
Ian, moleküler biyoloji alanında çalıştığından kör solucanların görebilmesi ve türlerin keşfi için deneyler yapıyor. Sofi ise, "Bence Tanrı'yı oynamak kötü bir fikir." diyerek, Ian'ın en kutsal alanına saldırıyor. Ian, "Sofi, ben kanıtlara inanırım." derken.
Ve Sofi bunun üzerine asla akıllardan çıkmayacak o replikleri dile getiriyor:
"Solucanların kaç duyu organı var? İki, koklama ve hissetme. Görmedikleri için ışığın ne olduğunu bilmiyorlar. Işık onlar için düşünülemez.
Biz, ışığın var olduğunu biliyoruz, solucanlar ise bunu sadece mutasyonla bilebiliyorlar.
Belki, bazı insanlar, başka duygular için, daha ruhani olanlar için mutasyon geçirmiştir."
Geçirmiş midir, karar izleyenlerin...
Filmin sonunda bir açık kapı var görmek isteyenlere...
"Bu odada yaşıyorsun, bu senin gerçeğin. Ama bu odada bir de kapı var, azıcık aralık bile olsa o kapı açık. Oradan çok az da olsa ışık geliyor. Korktuğun için kapalı kalmasını istiyorsun."
Filmin Imdb puanı 7,3, Rotten Tomatoes'ta ise %52 ve %68'de.
Sinem'in yazısını okumak için bloğunu ziyaret edebilirsiniz. Tıkk Tıkk
Keyifli seyirler...
İlk yazıdan başardık bence :) Elimize sağlık. Bu arada muhteşem yazmışsın. Dikkat çektiğin noktalar çok can alıcı yerler. Aferin bize.
YanıtlaSilAynı şeylerin altını çizmişiz aslında, ne güzel yakalamışız ikimiz de :)
SilÇok teşekkür ederim canım.
Ellerimize sağlık <3
Hem de ne çok merak ettim filmi anlatamam. Ikinizinde eline yüreğine sağlık
YanıtlaSilİzledikten sonra yorumlarınızı bekliyoruz o halde :)
SilSevgiler...
Uzun zamandır kafamda planlayıp, grubumla yapmayı düşündüğüm şeyi uygulamışsınız ve çok keyifli olmuş, tebrik ederim. Ayrıca bir film de bu kadar ilgi çekici anlatılır, harikasınız.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, kendimce bir okuyucu ve izleyiciyim. :) Burada da elimden ne gelirse...
SilKocaman sevgiler...
Sevgili Yeliz paylaşım için teşekkürler. Sinem bahsetti projenizden ve onun yazısını okuduktan sonra senin yazını okumak için burada buldum kendimi.
YanıtlaSilDetaylarda boğulmaya gerek yok, genel itibariyle yazıyı keyifle okuduğumu söylemeliyim. ''İşte bu cümleyi unutmayın'' kısmında bıraksaydın daha bir iyi olurdu. Spoiler içermesi (en can alıcı kısmına değinmemek kaydıyla) ya da yazının repliklerle dolu olması telaşının aksine daha da bir güzel olmuş (Bazen tek bir replik o filmi izleme sebebi olur insanın) ya da şöyle düşünelim; Hepimiz bu dünyanın bir sonu olduğunu ve bir gün bu hayattan göçüp gideceğimizi biliriz ama durup ben oynamıyorum arkadaş sonu belli bu işin diyebilir miyiz?
Son zamanlarda sinema yazarlarının yazıları edebiyat parçalamaktan, teknik bilgilerden geçilmiyor ve bu giderek kabak tadı vermeye başladı. En başından beri elimden geldiğince bu topa girmemeye çalışıyorum ama itiraf edeyim arada bir azıcık kan çekiyor :)
İnsanlar artık daha sade ve daha içten anlatımlardan zevk alıyorlar; ''Yazar burada ne demek istemiş?'' , ''Rabarbacılardan özellikle Türkçe dublaj film izlerken hiç haz etmem.'' Acaba bu sinematik terimle neyi kast ediyor?'' gibi yazsam sabaha kadar gider bu sorular. Bu konuda her zaman evet sinema yazarıyım ve pek bir şey bilmiyorum der geçerim. Bilip, bilmediğimize neyi ne kadar bildiğimize insanlar karar verirler zaten. Şu son Oscar Ödülleri'nin Digiturk'te yayınlanan programında artık herkes çok net bir şekilde gördü ki bilir kişi olduğu iddia edilen kişilerin bile bilgileri, tahminleri vs. yerlerde resmen yordular hepimizi.
Uzun lafın kısası sinema üzerine yazan bloggerlar hep olsun. Bu yorumda sana teşvik olsun. En kısa sürede diğer iki film ve dizi yazını da okuyacağım. Sevgiler.
Merhaba Sevgili Alper,
SilÖncelikle yorumun ve analizin için çok teşekkür ederim. Sizin Sinem'le sinema dünyası ile ilgili yazılarınızı uzun zamandır takip ediyorum ve takip etmekle kalmıyor sizin film akışlarınızı kendi izlenecekler listeme ekliyorum.
Benim de bir sinema filminde en etkilendiğim şey, replikler. Bazen öyle unutulmaz replikler oluyor ki yıllar geçiyor insanın aklında filme dair sadece o replik kalıyor. Ben sıradan bir izleyiciyim. Sinem, bundan çok daha fazlası. Sıradan bir izleyici olmama rağmen yıllar var ki, güzel replikleri filmi durdurur durdurur yazarım. İşte bu düşünce ile Sinem'e gittim, kelimeleri seven bir insanla, iyi film izleyicisi ve yorumcusu olan aynı konuda yazsa nasıl olur diye.
Açıkçası, eleştirilerine sevindim. Çünkü bu konu benim iyi yapmak istediğim, geliştirmek istediğim bir alan değil. Mümkün olduğunca deneysel ve hata yapmak istediğim bir alan. Sinemaya sadık ve kelimeleri seven bir insan olarak kendimi daha disipline edip Sinem'le yazınsal bir macera yaşamaktı istediğim. Gerisi hikaye :)
Değerli yorumların için teşekkür ederim.
Sevgiler...
Alper amma yazmışsın yahu :)) Biz o eleştirmenlerden daha güzel yazmışız ama değil mi?
YanıtlaSilOscar Favorite hep seninle ve dolayısıyla sizinle bizde destekte eksik olmaz ;)
SilEvet Sinem daha güzel yazmışsınız :))
Hala İzlemeyenler için https://filmlimani.com/i-origins.html
YanıtlaSilBu filmde beğendiğim bir sözü tam hatırlayamadığım için Google'da ararken burayı buldum. Sitenizi, yazılarınızı, olaylara karşı bakış açınızı, bunları yorumlayış biçiminizi çok sevdim. Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilYorumunuz beni o kadar mutlu etti ki, hele böylesine sevdiğim bir filmin altında okumak benim açımdan paha biçilemez... Ben teşekkür ederim, zaman ayırıp yorum bıraktığınız için.
SilSevgiler...
Film repliklerini unuttuğum için bende bu siteye girdim
YanıtlaSilYanlız gercekten harika anlatmistiniz
Çok teşekkür ederim, öylesine güç veriyor ki bu yorumlar. Hemen yeni bir film izleyip yazasım geliyor. Geri dönüşünüz için çok çok teşekkürler.
SilSevgiler...
Bilimkurgu hevesiyle.. gecenin bir vakti..uzun zamandır kenarda web site linkinin durduğu.. sürekli gözümün ilginç ve dikkat çekici posterine kaydığı bir film.. ve nihayet.. o gün.. o saat..o an geldi... açtım.. başladım...... oyuncuları hiç beğenmedim..sıkılmaya başladım..saçmalaşmaya sıradanlaşmaya başladı.. ama hala bir "olay" vardı beni tutan, bırakmayan, "bekle" diyen.... ve "bekledim".. sonra....yarısından sonra.. bir şeyler başladı.. bir şeyler oluştu.. ve ve ve... o sıkılıp, kenara bırakacağım, hatta sosyal paylaşım sayfalarımda, web sitemde eleştirmek için sabırsızlandığım bu film.. GECENİN BU SAATİ.. 35 YAŞINDA ADAM.. AĞLAMAKTAN GÖZLERİM PERİŞAN OLDU!!! BİTTİM ÖLDÜM YOK OLDUM.. O SON SAHNESİ.. ÖMRÜMDE İZLEDİĞİM FİLMLERİN.. EN EN ENN İYİLER LİSTESİNİN.. ŞU AN.. ŞU DAKİKA BAŞ SIRASINA OTURTUYORUM... MUHTEŞEMSİNİZ.. BU MUHTEŞEM ESERE HAYAT VEREN MUHTEŞEM EKİP VE MUHTEŞEM OYUNCULAR.. VE MUHTEŞEM HİKAYE.. VE .. VE.. VEEE.... SÖYLEYECEK BAŞKA SÖZ BULAMIYORUM... "KALBİ" VE "RUHU" TEMİZ OLANLARA ARMAĞANIM OLSUN...
YanıtlaSilBu tarz filmler her zaman biraz riskli oluyor. Mesela Kış Masalı'ydı sanırım, onu da izlemiştim hemen ardından, yazısını biraz korkarak yazdım. Benim ilgilendiğim konu içinde spiritüel öğretilerin geçmesi ama biliyorum ki, bir filmi önereceksem başka şeyler de olmalı içinde. Mesela benim bu tarz konularla hiç ilgilenmeyen eşimi bile koltuğa çivileyecek bir şey. I Origins, önerdiğim herkes tarafından çok sevildi. Ben de yorumları duydukça o kadar mutlu oldum ki. Zaten filmin en önemli özelliği sanırım her iki bakış açısını da yakalaması ve sonunda kesin bir doğrunun olmadığını yansıtması. Tıpkı hayat gibi...
SilSizin yorumunuza gelince :) Gözümü açtığımda ilk okuduğum şeydi mailime düşen yorum ve ilk cümlelerde "Eyvah" dedim, "ilk kez hiç hoşlanmayan birinden yorum aldım. Acaba ne demem gerekir, yazıyı okuyup vaktini boşa harcadığını mı düşündü acaba?" Sonra derin bir nefes alıp devamını okudum ve gülümsedim :) Bir kez daha iyi ki yazmışım bu filmi benim gibi hisseden, filmi aynı duygularla izlemiş insanlarla bu noktada kesiştim dedim. İyi ki yorum bıraktınız ve güne güzel başlamamı sağladınız :)
Kalbi ve ruhu temiz olanlara ve gözleri bıkmadan usanmadan gerçeği arayanlara gelsin...
Teşekkürler, sevgiler...
Heykelin adı nedir?
YanıtlaSil