Pasta Kursları: Uçan Balık Olmak
Dün yaratıcılık ve ilham hakkında bir konuşma dinledim. O kadar etkileyiciydi ki...
Uçan balık hikayesini sizinle paylaşmak istedim. Bakalım siz pastacılık ile nasıl bir bağ kuracaksınız arasında? Aslında sadece pastacılık da diyemeyiz buna. Kurtlarla Koşan Kadınlar'da bahsettiği gibi, mavi bir perde dikmek dahi bu yaratıcılığı anlatır bazen.
Uçan balık, varoluşu gereği bir balıktır ve denizde yaşar. Onun dünyası deniz, özelliği arada bir uçmak olmasa, dışındaki dünyanın var olduğunu bilmeyecek bile. Tıpkı diğer balıklar gibi.
Ama uçan balık, yüzmek bir yana denizin üstünde uçtukça dış dünyayı görür, yeryüzü ve gökyüzü deniz olan o sınırdan çıkar, başka bir gerçeklik keşfeder. O artık, farkındalıklı ve farklı bir balıktır.
Yine de kazandığı farkındalık, onu diğer dünyada tutmaya yetmez. Doğası gereği kısacık bir uçuşun ardından yeniden denizde devam eder yolculuğuna. Ne kadar isterse istesin, döneceği yer denizin tuzlu suyu.
Bazılarımız, bazen hiç de ait olduğumuza inanmadığımız bu gezegende uçan balıklarız. Bir soru soruyoruz bazen: "Gerçekten bu rutinde ve kurumların kurduğu bu saçma sapan sistemde bu rolü üstlenmek için mi dünyaya geldik?"
Ağzımıza bir parça bal çalınıyor bazen, başka dünyalardan ilahi bir lezzet geliyor, farkındalık yaşıyoruz. İstiyoruz ki hep sürsün, uçan balık gibi hep uçalım. Ama tabiatımıza aykırı. O anı geri getirmemizin mümkün olmadığı gibi, aynı deneyimi yeniden yeniden aynı şekilde yaşayabilmemiz de pek mümkün değil.
Peki, bir yolu olmalı bunun? Bu süreyi uzatmanın ya da bir şekilde kendimizde o sıçramayı yakalayabileceğimiz bir yol, araç...
O araç, arayanlarınız için yaratıcılık ve sanat.
Türü şekli ne olursa olsun...
Halil Cibran diyor ki; "Yaratıcılık sana ait senden gelen bir şey değildir, "sana" gelen bir şeydir."
Ve yine Kurtlarla Koşan Kadınlar -ki üstüne yok bir başucu kitabım!- yeniden vahşi ananın yaratıcılık ırmağına girip yıkanmalısın, diyor. Kurtlarla koşan bir kadın yani özünde bir kadın olabilmen için.
Kısaca, biz uçan balıklar, yaratmalıyız var olabilmek ve sıyrılabilmek için. Yolu pasta olur, bir elbise dikmek ya da bir çiçek tarhı yaratmak olur... Hiç fark etmez. Hele ki biz bir kadınsak ve uzun zamandır eksilen parçalarımızın farkındaysak, o ırmağa geri götüren yolu aramak en büyük ödevimiz artık.
Sizi benimle yolu kesişen uçan balıklarla tanıştıracağım şimdi:
Ezgi... İlk keskin kenarlı pasta kursiyerim. Artık dahil olmak istemediği bir sisteme istifa mektubunu sunup soluğu yanımda almış, bana inanılmaz keyifli ve enerjik bir gün yaşatmış ve gelirken "Nereye gidiyorsun?" diye soran eşine "Ben kendime bir gün ısmarladım bu hayattan!" diyen Ezgi...
Çiğdem... Daha fazla erteleme yok, doğru bir an varsa o da tam da bu an diyerek gelen Çiğdem. Onca işinin ve telaşının arasında, tüm enerjisiyle... Bana destek veren, hayalini gerçekleştir diye kafama kafama vuran ve mesajlarla bu desteğini hep sürdüren Çiğdem. Sahi, kim öğrendi?
Olağanüstü bir çalışma temposunun arasında, iki üç saatlik uykuyla ve sabahında iş teslim ederek ajanstan kursa gelen Begüm. Ege sebzelerinin en güzel zamanına ve en sevdiğim yeşillere blushla eşlik eden ve keyifli bir günü tam anlamıyla yaşadığımız Begüm.
Henüz 18'inde ve lise son sınıfken kursa gelebilmek için okul çıkışında çalışıp para biriktiren, tatlı mı tatlı mutfak aşığı Havva... Şimdiden ne istediğini bu kadar net bilmesi... Yemeklerde benden yetenekli olması... -ki ben de yetenek sıralamasında önlerdeyim sonuçta :)- Nasıl övmek istiyorum onu bir bilseniz...
Ve daha kurs vermek bile aklımda yokken, ilk kursiyerin ben olacağım diyerek, beni zorlayan, hem de ne zorlayan ve ilk kursumu kendisine vermemi sağlayan canım arkadaşım, dokuz kadının Adana yüreği Dilek... Pastasını instagramda paylaşır paylaşmaz birebir aynısından derhal sipariş alması? Üstelik Adana sıcağında bir buttercream pastası...
Ve... yine benim için çok çok özel insanlardan Zehra ablam... Daha önce bir kursta tanıştığımız, birbirimizi takip edip hayatlarımızdan haberdar olduğumuz... Ben kendime bir doğum günü hediyesi vermek ve senden pasta öğrenmek istiyorum diyen, beni keskin kenar kursu vermem için zorlayan ve gelince de "Ben seninle sohbet etmeyi o kadar çok istiyordum ki, kurs bahanesi oldu" diyerek beni mutluluğa sürükleyen, birlikte bu güzel pastayı yaptığımız Zehra ablam.
İşte benim kurslarla tanıdığım uçan balıklar. Ama daha onlardan çok var. Görüyorum, takip ediyorum ve bazılarıyla yollarımızın öyle ya da böyle kesişeceğini biliyorum.
Sevgiyle...
bende bu sene bana gelen yaratıcılığa hoş geldin dedim ve çizime başladım ... sevgiler...
YanıtlaSilHarika olmuş öyleyse :) Yolunuzda ilham ve mutluluklar dilerim. Sevgiler...
SilTasarım işi bayanlara yakışıyor. Pasta tasarımı da ayrı bir beceri istiyor. Ben ancak bilgisayarda tasarım yapabiliyorum ve tasarım yapabilme, ortaya bir şeyler çıkarabilme insana çok iyi geliyor. Teşekkürler bu güzel paylaşım için. Sevgiler...
YanıtlaSilBen de yorumunuz için çok teşekkür ederim :)
SilBiz kadınlar, dişi enerjiyle dünyaya doğuyoruz. Dişi enerji, tüm bu yaratımsal aktiviteleri destekliyor ve ancak bu şekilde kendisini ifade edebiliyor. Bu nedenle, ne yaparsak yapalım (ki bu çalışmayıp evde çocuk büyütmek dahi olabilir) hepsi kendi yaratıcı gücümüzü elimize alarak olmalı.
Size de çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim. Sevgiler...
Ne güzel yorumlamışsınız kesinlikle katılıyorum bu güzel görüşünüze. Sevgiler. Sizlere de kolaylıklar diliyorum ❤
Sil