Ölümlerin Hüzünlü Mazisi...

Ölümün ne olduğunu anladığım ilk ay Ocaktı. Yıllardan 2002. 8 Ocak 2002. Dedem prostat ameliyatı için yattığı hastanede beyin kanaması geçirip birkaç saat içinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu.

Alt katımızda yaşadıklarından annemi babamı ne kadar görüyorsam onu da hayatıma o kadar dahil etme şansım olmuştu. Öldüğü geceyi hatırlıyorum da, soğuktu. İzmir için korkunç derecede soğuk bir hava sayılırdı.

En son benimle konuşmuştu. Telefonun önünden geçerken telefon çalmış ve açmıştım. Babaannemin onun o sevdiği kurabiyelerden yapmasını ve ertesi gün getirmesini istemişti. Düşünüyorum da, neden bu kadar acımasız "geçmiş" diye... İzmir'e nadiren yağan kar indirmişti. Bozyaka Ssk Hastanesi'nde odadan dışarı bakıp bir an önce çıkmak istemiştik odadan, eve dönemeyiz korkusuyla. Ertesi gün ameliyata girecek bir hastanın yanında bir refakatçinin bile kalmaması (henüz ameliyat olmadığından izin verilmemişti) ve onun o gece beyin kanaması geçirip ölürken yalnız olması... Beyin kanamasının bir anda başlayan bir şey olmamasından ötürü aslında benimle telefonda konuştuğu dakikalarda zaten başlamış olması ama benim bunu bilmiyor olmam... Ölümün kendisi değil de bazen bu küçük detaylar, çok acımasız. Ve tabii ki kabullenmenin tek yolu: Allah'ın takdiri...

O ana kadar ölüm, benim için adı tam olarak konulamayan, soyut, başkalarının başına gelen üzücü bir şeydi. Sela sesi... O güne dair en kötü detay. Ardından, eve dolmaya başlayan kalabalık... Eski mahallelerden birindeyseniz o evin kalabalığı hiç bitmez. Bu hem iyi hem de ürkütücü bir şeydir. İnanın bana, olması kadar olmamasını da dileyebilirsiniz. Herkes üzülerek "Başın sağ olsun." diyordu. Bense üzüntülü yüzlerindeki "Acaba sıra bizde mi?" bakışını görüp "Başına taş düşsün..." diyordum içimden bazılarına. Evin önünden geçen ve vedalaşmak için bekleyen cenaze arabası... O anı nasıl tanımlarsın deseler... Acının en adı konulmaz hali. Bir de ayakkabılar... Kapının önünde, ölümün imzası gibi.

O güne dair diğer hatırladıklarım adımı seslenen postacı, içinden çıkan yakın arkadaşımın mektubu. Dedesi vefat etmişti, mektupta onu yazıyordu ve dedemin öldüğü gün elime ulaşmıştı. Evet, whatsapp yoktu, mesajlar kontörlüydü ve biz mektupla harika dostluklar kurabiliyorduk!

Dedeme veda etme şansımız olmamıştı. Görüşeceğiz, kurabiye getireceğiz diye vedalaşmıştım telefonda. Babaannem sonraları, "İlk göz ağrısıydın onun. Hissedip sana veda etti çok sevdiğinden." diyerek acımı kısmen hafifletmiş olsa da ben yıllarca beklenmedik ve hızlı ölümün ölümler arasından en kötüsü olduğunu düşündüm. Allah kimseye yaşatmasın dedim.

Sonraları, bir yıl kadar sonra, dedem bir gece rüyama girdi. Beni ziyaret etti desem inanmazsınız elbette. O yüzden rüyama girdi evet. Ve bana o anda gerçekten olan ve benim bilmediğim iki üç önemli şey söyleyip bir de ricada bulunup gitti. Ertesi gün isteğini yerine getirdiğimde bir daha da göremedim. 

***

İkinci ölüm de yine bir Ocak günü diğer dedeme geldi. Allah duamı duymuş olmalı. Bu kez ani bir ölüm değildi yaşadığımız. Ama ağlayarak "Allah'ım daha fazla çektirme ne olur!" dediğimiz çok oldu. İçimiz acıya acıya. Camiye koşa koşa giden, hepimizden enerjik ve yerinde duramayan o adam, hayatında bir kez bile içki içmemiş, sigarayı ağzına sürmemiş o dev gibi adam sirozdan öldü. "Çok mu sigara içerdi? Alkolik miydi?" "Sigara içmek mi? Alkol mü? Yunanistan'da ve göç ettikleri İzmir'de ezan okuyan bir dedem vardı!"

***

Ardından, ölüm benim tam da evlendiğim sene sonrası yine çok sevdiğim babaannemi aldı. İkinci kez atlattığı kanser sonrası saçma sapan bir enfeksiyondan... 

İstanbul'a gelip evimi görmesini istemiştim. Konya'daki düğünüme gelmişti, gelebilirdi buraya da. Kızım ben gelip göremeyeceğim evini, demişti. Kız kardeşime de "Mezuniyetimi göreceksin babaanne." dediğinde "Göreceğim ama orada olmayacağım." gibi bir cümle kurmuştu. Şimdilerde anne ve babasını kaybetmiş bir arkadaşımla konuştuğumda bana aynı şeyi söylüyor hep. Biri sana bu cümleleri kurduğunda yaşlılık deme Yeliz, ne istediğini, ona yardımcı olabileceğin bir konu olup olmadığını sor. Onlar biliyorlar, hissediyorlar.

Hepsi çok üzücü ama babaannem en kabullenilemez olanıydı benim için. En son mezarına gidip Yasin okuduğumda bir de sevgi çalışması yaptım kabriyle kalbim arasında. İçimden onun ruhuna bu kanal vasıtasıyla sevgi akıtmak istediğimi söyledim. Bir şey hisseder miyim derken kalbimde adeta bir patlama hissettim. Aynı reiki yaparkenki gibi koca bir sevgi enerjisi ne kadar kesmek istesem de dakikalarca aktı gitti. Onun ruhu elbette ki orada değil, bambaşka bir yerde bambaşka deneyimler içinde. Ama sevgi, bir tek gerçek sevgi her farkındalık ve evren düzeyinde tezahür edebilir.

***

Ölümlerimin çetelesini tutmuş gibi oldum ama babaannemden sonra büyükdayım gitti geçtiğimiz sene. Bize hiç anlatmadığı, anlatsa roman olacak bir geçmişle. O geçmişin roman olmasını çok isterdim. Olmalıydı da... Kendimi affedememekle geçti uzun bir süre. Teskin eden annem oldu. "Kızım öyle olaylar yaşanmış, öyle acılar çekilmiş ki bir kelime etmemiş kardeşlerine bile. Üzülme sana da anlatmayacaktı." Ne zaman andartlar hakkında bir soru sorsak uzaklara dalar ve duymamış gibi yapardı. Ne yazık ki, ondan başka öğrenebileceğimiz çok kaynak da yok. Özetle nedir derseniz şöyle bir yazı buldum : Andart Harbi 

Mahmut dayımı da bu acılı ve gizli geçmişle gömdük. Arkasında bir de artık ne Rum ne de Türk olan bir eş bıraktı. En kötüsü de Maria yengemin durumu oldu. İzmir'den Yunanistan'a gitti aylar önce ama vatanı ne burası ne orası artık. Ve ilerleyen yaşı ile ne Türkçe biliyor ne de doğru düzgün Yunanca hatırlıyor. Bazı hayatların trajedisi bizim algılarımızın da çok üstünde...

***

İki gün önce, eşimin dayısını sonsuzluğa uğurladık. Aslında ölümle ilgili bir yazı yazmamı sağlayan Haluk dayım. 

Düğünümde, her şeyde emeği vardı. Dün dayanabildiğimiz kadar o fotoğraflara baktık eşimle. O geceyi güzelleştiren, çok sevdiği yeğeni için rakıları yudumlayıp hepimizi sahneye fırlatırken mutluluktan havalara uçmuş gencecik bir adam vardı ekranda.

Hayatınızda karşınıza çıkabilecek en enerjik insanlardan biriydi. İki yıllık kanser tedavisine rağmen acı çektiği, bize güçsüz göründüğü tek anını göremedik. Bir an için pes etmedi. Bir an için güçsüz görünmedi. Yanında onu çok seven o güzel eşi ve iki kızı ve damat demenin bir hakaret sayılacağı bir oğul ile. Öyle bir süreç yürüttüler ki uzun bir süre mucizeye inandık. Bir mucize şansı varsa da onun için olmalıydı. Keşke olsaydı. Bazı insanlar varlıklarıyla o denli yer kaplıyor ki, yokluklarına inanmak imkansızlaşıyor. O sonsuz enerji ve neşesi ile hızlıca gitti ölüme de. Acı çekmediğini söyledi doktorları. Son nefesini vermeden önce yoğun bakımda yanına girdim. Yengem, gülümseyip elini tutarak aşk dolu sözler söylüyordu. Nasıl desem, bir film sahnesi olsa inanmazsınız, böyle metanetli ve güzel veda mı olur diye. Ben dayanamayıp ağlıyordum ama o tüm güzel günlerini hayat arkadaşına anımsatarak ışığa gönderiyordu. Bu kez veda edebildim. Ne olursa olsun, son yolculuğu öncesi sevdiğin bir insana veda edebilmek, onu çok sevdiğini söyleyebilmek çok güzeldi.

Ertesi gün o zıpır fotoğraflarından biriyle musalla taşında gülümsedi bize. Çok yakışıklı bir adamdı. Neşesi de kendisi gibi güzeldi. Sanki organize etmiş gibi, neşeli ve güzel bir ölüme gitti. Çok sevdiği buzlar yağarken tepemize ve çok soğuk diye titrerken biz ağladığımız kadar 62 yaşında aramızdan ayrılan bir güzel insanın, ondan önce ölen arkadaşlarının rakı sofrasına buz götürdüğünü düşünüp gülümsedik, onun da bize gülümsediğini ve "Hadi gençler!" dediğini bilerek.
***

Son derece uzun bir yazı oldu sevgili okuyucu. Hele konu ölümken... Kim dayanabilir böyle uzun bir yazıya. Dayandıysan, hüznümü paylaştığın için teşekkür ederim. Aslında bu yazı sadece kendim için yazıldı çünkü.
***

Işıklar ve nurlar içinde...

Yorumlar

  1. Yakınlarını sonsuza gönderen dayanmışsa biz de okumaya dayanırız. Hem gelinin girmediği ev olur ama ölümün girmediği yok. Onlar yattıkça Allah size ömür versin. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Desteğiniz ve güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Allah hepimizin bu dünyadan göçmüşlerine rahmetler eylesin. Sevgiler...

      Sil
  2. Nurlar içinde yatsınlar. 9 ay önce babamı kaybettim, o yüzden yazın beni çok etkiledi. Biliyorum dayanmak çok zor bu acıya ama elimizden hiçbirşey gelmiyor. Başın sağolsun :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanıyorum ki anne baba kaybı, insanın hayatında bir devrin bitişi demek. Sanki 50 yaşında bile olsan, annen baban sağsa hala bir yanın çocuk hep, ama bir gün onlar bu dünyadan göçtüğünde aniden büyüyorsun gibi... Kaybınız için çok üzgünüm. Allah gani gani rahmet eylesin. Çok teşekkür ederim.

      Sil
  3. Yelizcim başınız sağolsun. Ne mutlu onlara ki, bıraktıkları hatıralara sahip çıkan biri var. Mekanları cennet olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Dilek'çim, Allah tüm kayıplarımız için gani gani rahmet eylesin. Gittikleri yerde huzurla uyusunlar...

      Sil
  4. Tekrar tekrar başınız sağ olsun canım. Nurlar içinde yatsın her biri...

    YanıtlaSil
  5. Offf ! Hayat işte. Ben de babamı kaybettim yakın zaman da. Son dönemleri hepimiz için bir travma idi. Kabullenmek zaman alıyor. Kabullenince acısı çok oluyor. Acı çoğalınca öfke yükseliyor. Öfke de insan kendini hırpalıyor. Sonra bitkin, yorgun, bezmiş bir insan oluyoruz istemesekte. Zaman acıyı alıp götürmüyor ancak alıştırıyor. Evet zaman her şeye ilaç. Ama iyi yönde, ama kötü yönde. Çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Aynı hisleri ve aynı duygulara sahip olduğumuz tanımadığımız insanlarla paylaşmak güzel oluyor. Sabrınız bol, başınız sağ olsun. Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Az önce de aynı şeyi düşünüp yazdım, anne baba kaybı demek, bambaşka bir acı demek. İnsanı dediğiniz gibi öfkelendiren, acıdan hırpalayan ve hayatta daha mutsuz olmasını sağlayan. Size de Allah sabır versin, gittikleri yerde huzurla uyusun tüm kayıplarımız. Mekanları cennet olsun. Sevgiler...

      Sil
  6. Ölüm!! Adı bile korkutmaya yetiyor insanı bende babamı kaybettim ne kadar ağır olduğunu ölümün, çok iyi bilirim ailede gelen art arda ölümlerin hepsi çok acıydı hepsi akrabamdı annanem babanem kuzenimlerim ama en acısı babamdı hepsini aynı dönemde kaybetmiş olmam babama duyduğum acının yanında hiç hissettirmedi... Başımız sağolsun demekden başka hiç birşey denmiyor ne yazıkki :(
    Bu arada bende bloguma beklerim.
    http://mylittlemascara.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz öncelikle.
      Acının en büyüğü ile sınanmışsınız, bir gün hepimizin sınanacağı gibi. Allah size sabır versin. Kayıplarınız için çok üzgünüm. Gittikleri yerde huzurla uyusunlar, mekanları cennet olsun anne ve babacığınızın ve tüm kayıplarınızın. Allah sabırlar versin.
      Sevgiler...

      Sil
  7. Hepsi nur icinde yatsin. Yilbasindan dört gün önce basima gelen olayi okudun mu bilmiyorum ama bende sevdigim bir insani kaybettim. Kendi ellerimle buldum. Bir gün önce bize gelmisti. Hala inanasim gelmiyor onu ölü gördügüm halde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım benim, başınız sağolsun. Bu aralar yazmak dışında takip ettiğim bloglara hiç zaman ayıramadım. Bilmiyordum ama çok üzüldüm.
      Üstelik bir travma da yaşamışsın :( Ellerinle bulmak zor kabullenebilir olmalı :(
      Allah sabırlar versin canım Ahucum, mekanı cennet olsun.

      Sil
  8. Mekanları cennet olsun inşallah. Allah sizlere sabırlar versin. Çok zor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah, zamansız ve sırasız ölümlerle sınamasın hiçbirimizi :( Gerisi acı olarak kalıyor. Çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için. Sevgiler...

      Sil
  9. Başınız sağ olsun. En çok da arkadaşınızın sözüne takıldım. Birisi için bir anlam ifade ediyorsak; ölmüş sayılmayız. Yakınımız olup görmek istemediklerimiz de bizim için "ölmüştür." Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ne kadar da haklısınız. Çok sevdiğim bir roman kahramanı şöyle diyordu: "Biri öldü diye onu sevmekten vaz geçmek zorunda mısın Tanrı aşkına! Üstelik o kişi bu dünyada yaşayan herkesten daha iyi biriyse!" Benim hislerimde ölmüş ama içimizde anısı taze sevdiklerimiz ve yaşaması bize bir anlam ifade etmeyenler için aynı.
      Çok teşekkür ederim. Sevgiler...

      Sil
  10. öncelikle başınız sağolsun , Rabbim her birinin mekanlarını Cennet eylesin. Bloğunuza ilk girişim ve ilk okudugum yazınız.Konu ölüm gibi hassas bir konu oldugu için kendimi tutamayıp gözyaşlarım ile eşlik ettim yazınıza.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok üzgünüm yorumunuzu şimdi okuyabildim. Çok teşekkür ederim iyi dilekleriniz için. Tüm ölmüşlerimizin mekanı cennet olsun.
      İçtenliğiniz için ayrıca teşekkür ederim.
      Sevgiler&Hoş geldiniz...

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar