Fotoğraf İçin Yazı ya da Yazı İçin Fotoğraf?
Sizce hangisi?
Ah tabii, özür dilerim. Birden konuya giriverdim, aklımdakinin sizin de aklınızda olabileceğini düşünerek...
Sorumu şöyle düzelteyim o halde, bazı fotoğraflar konuşur ve bize bir şeyler anlatır. Onları öylece paylaşamayız, bir gün batımı ya da bir kahve telvesi bile olsa. Sanki, altına bizden, bir dizeden, bazen "kalktım, sana kek yaptım" gibi eğlencesine yazılmış bir şarkıdan ya da bir roman kahramanından birkaç cümle bekler ortaya çıkmak için. Benimse, sırf o cümleleri bulamadığım ya da içime sindiremediğim için beklettiğim kaç yıllık fotoğraflar vardır arşivimde. Bazen bir gece içimden bir cümle geçer, üç yaz önceki o kareyi gözümün önüne getirir ve paylaşıveririm.
Bazen de, içinizde kelimeler birikir, tuhaf bir duygudur bu. Bilmem, sizde de olur mu? Nasıl demeli... Belki bir parça hamilelik gibi... Bir şeyler içinizde büyümektedir, cinsiyetini bilemediğiniz o süreç gibi... O duyguların mutlu mu mutsuz mu olduğunu, ikliminin güneşli mi bulutlu mu olduğunu bilemezsiniz. Bittiğinde kendinizi nasıl hissedeceğinizi bilemezsiniz. Nerede başladığını ve nerede biteceğini bilemezsiniz. Ama onun içinizde büyüme süreci olağanüstüdür. Bir nevi astral seyahat gibidir belki de... Size ait, bu düzlemde; ama, diğerlerinin göremeyeceği bir yolculuk. Bazen de böyle olur işte, birileri size bir şey fısıldar, bazı şarkılar içinizde döner, yıllar önce kulak misafiri olduğunuz ve hatırladığınıza şaşırdığınız bir sohbetin detaylarını yakalarsınız ve birden bu puzzle'ı tamamlamanızı sağlayacak o en önemli parça bir fotoğraf olarak gelir. İkisi bir sarmal olur ve içinizdeki yeni "ben"in büyülü dünyasına bakarsınız.
Benim konuşan karelerim genelde ikinci tanıma uygun. İlk anlattığım kareler olsa da, o an bir ruh halini yakalayıp onu hayatla paylaşamadıysam bana ait ölümsüz bir kare olup benim bilincimde kalabiliyor. Belki ilk kare daha çok sanatçı bir bakışaçısı istiyor.
Ama ikinci grup... Bilmem ki, o bir parça sanatçı bir ruhun simgesidir? Baktığı her şeyde farklı bir şey görebilen? Ya da hayattan bir kaçışın? Kelimelerle ve tek başına. Bir parça hüzünlü, bolca aynalı ve alabildiğine çıplak. Ben bu ikinci anlattığımı ruhumda yaşıyorum. Her zaman olmasa da, beni içine çektiği her anı sonsuzca seviyorum.
İşte bende böyle, sizde nasıl peki?
Tuzlu, denizli sevgilerle...
Ah tabii, özür dilerim. Birden konuya giriverdim, aklımdakinin sizin de aklınızda olabileceğini düşünerek...
Sorumu şöyle düzelteyim o halde, bazı fotoğraflar konuşur ve bize bir şeyler anlatır. Onları öylece paylaşamayız, bir gün batımı ya da bir kahve telvesi bile olsa. Sanki, altına bizden, bir dizeden, bazen "kalktım, sana kek yaptım" gibi eğlencesine yazılmış bir şarkıdan ya da bir roman kahramanından birkaç cümle bekler ortaya çıkmak için. Benimse, sırf o cümleleri bulamadığım ya da içime sindiremediğim için beklettiğim kaç yıllık fotoğraflar vardır arşivimde. Bazen bir gece içimden bir cümle geçer, üç yaz önceki o kareyi gözümün önüne getirir ve paylaşıveririm.
Bazen de, içinizde kelimeler birikir, tuhaf bir duygudur bu. Bilmem, sizde de olur mu? Nasıl demeli... Belki bir parça hamilelik gibi... Bir şeyler içinizde büyümektedir, cinsiyetini bilemediğiniz o süreç gibi... O duyguların mutlu mu mutsuz mu olduğunu, ikliminin güneşli mi bulutlu mu olduğunu bilemezsiniz. Bittiğinde kendinizi nasıl hissedeceğinizi bilemezsiniz. Nerede başladığını ve nerede biteceğini bilemezsiniz. Ama onun içinizde büyüme süreci olağanüstüdür. Bir nevi astral seyahat gibidir belki de... Size ait, bu düzlemde; ama, diğerlerinin göremeyeceği bir yolculuk. Bazen de böyle olur işte, birileri size bir şey fısıldar, bazı şarkılar içinizde döner, yıllar önce kulak misafiri olduğunuz ve hatırladığınıza şaşırdığınız bir sohbetin detaylarını yakalarsınız ve birden bu puzzle'ı tamamlamanızı sağlayacak o en önemli parça bir fotoğraf olarak gelir. İkisi bir sarmal olur ve içinizdeki yeni "ben"in büyülü dünyasına bakarsınız.
Benim konuşan karelerim genelde ikinci tanıma uygun. İlk anlattığım kareler olsa da, o an bir ruh halini yakalayıp onu hayatla paylaşamadıysam bana ait ölümsüz bir kare olup benim bilincimde kalabiliyor. Belki ilk kare daha çok sanatçı bir bakışaçısı istiyor.
Ama ikinci grup... Bilmem ki, o bir parça sanatçı bir ruhun simgesidir? Baktığı her şeyde farklı bir şey görebilen? Ya da hayattan bir kaçışın? Kelimelerle ve tek başına. Bir parça hüzünlü, bolca aynalı ve alabildiğine çıplak. Ben bu ikinci anlattığımı ruhumda yaşıyorum. Her zaman olmasa da, beni içine çektiği her anı sonsuzca seviyorum.
İşte bende böyle, sizde nasıl peki?
Tuzlu, denizli sevgilerle...
Benim de bir arada blogta konusan fotograflarim vardi hatirliyor musun? Bazen bir cümle ile bile cok güzel fotograflar yasiyor anilarda.
YanıtlaSilZaten daha önce bir yazımda yazmıştım senin konuşan fotoğraflarına bayıldığımı :)
SilKesinlikle...
Hoş geldiniz Pelin Hanım, zevkle takip etmenizi dilerim.
YanıtlaSilSevgiler...