Yolda Olmak ve Sevgiyle Yitirmek

Bugüne kadar sevdiğiniz, hayat boyu yanında yürüyeceğinize inandığınız kaç insanı kaybettiniz?
Ölüm anlamında değil, zaten insan kayıplarımızda ölüm aslında en zor kabullenme gibi görünürken, bir insanı sonsuz anlamda arkadaş, dost, sevgili kabul etmemizin en doğal yolu.

Ben, yaşarken kaybettiklerimizden, bir ömür aynı yastığa baş koyacağımıza inanıp boşanma davasıyla sonuçlanan ilişkilerden, 
her şeyim, kardeşim, canım ciğerim demişken yolda gördüğümüzde kafamızı çevirmeye başladığımız arkadaşlık ilişkilerinden,
en büyük tutkulara sahipken kaybettiğimiz sevgililerden,
hatta artırıyorum, ne yazık ki, aynı kanı taşıdığımız ve bir parçamız dediğimiz kişilerle ilişkiler anlamındaki sınavlarımızdan bahsediyorum.



Olur ya hakikaten, bir anda, sanki bir günde sizin ruhunuzun bir parçası olan insanlar bambaşka bir anlama bürünürler. Ne kadar isteseniz de, onları yanınızda tutamazsınız. Bazen de, onlar ne kadar çaba harcarsa harcasınlar çabaları sizi bu ilişkide tutmaya yetmez.

Eskiden, bu durumu "İnsanlar böyle işte, değişiveriyorlar." gibi bir bakış açısıyla, daha kaderci yaklaşımla ele alırdım. 

Yanılmışım.
İnsanlar değişecek, çünkü değişmeliler. Aynı ırmakta bile iki kez yıkanılmazken, sen içinde bu muhteşem mekanizma, seni hayvanlardan ayıran bir muhteşem beyin ve O'nun bir yansıması olan ruhunla nasıl değişmeyeceksin?

Hepimiz, her zaman değişeceğiz. Bazımız, daha hızlı daha ışık saçan bir değişimle, bazılarımız da daha yavaş, düşüp kalkarak, emekleyerek bazen de hızlanarak... Sürekli ve daima...

Hayatımda, bir arkadaşlık, dostluk ilişkisini sürdürmenin tek yolunu, sürekli telefonda konuşmak, görüşmek istemek, ortak bir şeyler yapmak olarak tanımlayan insanlar tanıdım. Şükür ki, kısa sürede yanlış yollarda yürüdüğümüzü fark ettik, kendi yollarımıza döndük. Sanırım, ben bu tanımı ortaokul ya da lise günlerimde bıraktım çünkü. 
Bir öğretmenimin "Ayrıkotu olmayın. Gelişin, geliştirin. İnsanları uyuşturucu gibi harcamayın." dediği o günde...
ya da Koray Candemir'in "Yakın olmak için uzak dur benden" şarkısını ilk duyduğum günde,
ya da Nietzsche'nin "Her insan bir uçurumdur." düşüncesini benimsediğim o ilk an...
Hatırlamıyorum, yıllar olmuş...

İlişki çaba harcamaktır belki, özenli olmaktır. Ama bitmesin diye değil, paylaşımların kalitesi hep sürsün diye.
Dolayısı ile, sona gelindiyse, süreç bir süredir yanlış ilerlemiş demektir. Yaralar sarılsa da, genellikle en güzel sarıldığı yerden oluk oluk kanar.
Tedavi edip kazanmaktansa, kanatmamayı seçmek ve tedavisini kendisine bırakmak daha ince bir davranış bence.
Çünkü, bu derinliklerine ulaştığınız ilişkilerde, biten bir ilişkinin içinde olmak, az biraz süre geçtiğinde görülecektir ki, uğruna kalınana hakarettir.

Hayat, her zaman kendi seçimlerini yapar, o seçimler bizim koşullarımızı şekillendirir, insan da o koşullar doğrultusundan özgür iradesini kullanır. Hayat ve insan el ele, uygun parçaları bir araya getirir, zamanı gelince ayırır.
Parçaların bir araya gelmesi kadar ayrılması da kutsaldır.
Hepimizin bir misyonla dünyaya geldiğimize, bazı parçalarla birleştiğimizde ışık saçtığımıza, bazıları ile içimizdeki yaraları sardığımıza, bazıları ile de içimizdeki karanlıkla yüzleştiğimize inanıyorum.

Bu yüzden, ben giderim, hep giderim. Bazen de, sevgi gözyaşlarıyla gidenlere teşekkür ederim.
Çünkü, yolda olmak iyidir, yol her zaman en iyisidir.

İşte biraz da böyle belki:

"Yürüyüp geçeceksin, hep yürüyüp geçeceksin. Ben öyle yaptım. Hep yürüdüm. Herkesin her şeyi anlamasını bekleyemezsin. Sen yürüyüp gideceksin. Anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacak; dünyanın hepsine yetişemezsin ki! Bilirsin ben iyi yürürüm."

Okuyanlara mektup:
Sevgili Sen,

Şimdi belki bu yazıyı neden ve kime yazdığımı düşünüyorsun.
Ben de çok merak ediyorum, sahi niye yazdım? :)
Aslında bambaşka bir konu hakkında yazacakken yazdığım bir cümle ile buralara nasıl geldim. 
Bilmiyorum.
Prensip olarak, asla kişisel meselelerimle bloğumu ya da sosyal medya hesaplarımı kirletmem. 
İkinci bir prensip olarak da kişisel bir meselem varsa o konuda hiçbir şey yazmamayı tercih ederim, odaklanıp kötüyü çoğaltmak ve hayatıma çekmek istemem.
Bir de, kişiye özel yazılar yazacak kadar enerjim ve isteğim yok. 
Belki sadece kendime yazdım. Bir gün veda etmem gereken ama zorlandığım biri olursa okuyup bu mutlu "ben"den güç almak için.
Bilmiyorum.
Bu nedenle, bu yazı kimseye ve herkese, tüm gelenlere ve gidenlere, geleceklere ve gideceklere, sevgili "ben"e, yazılarımı okuyup benden bir parça taşıyorsun sanki diyen herkese adanmıştır, kimse de üstüne almamalı diyerek veda ediyorum. 
Sevgiyle...

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar