Sevginin Doğaçlanan Hali...

Bu pazar sevgililer günüydü ve sevgililere büyük ihtimalle herkes yeterince doydu, biliyorum :) Yine de bir pastam var, görmek isterseniz... Bir de hikayem...

sevgililer günü pastası

Bizim için yılda birkaç kez tekrarlanan güzellikte abartıdan uzak bir pazardı.
Eşim, ben yatakta tembellik hakkımı kullanırken bir kahvaltı hazırladı. Salatalıklardan M ve Y harfi, mandalin kabuğundan bıçakla kesip yapmaya çalıştığı bir kalp :) Arada bana "Gelmeee Yeliz gelmeee, daha hazır değil" diye seslenerek :)
Bir de zengin göstersin diye mandalin suyu sıkmış, çünkü evde portakal yokmuş :)
Sevdiği bütün malzemeleri karıştırıp harika bir omlet yapmış. Sanırım, beş kez istemezsen yemeyebilirsin dedi, ama ben yedim. O zeytin ezmeli binbir malzeme içeren omlet, en özel omletlerden biriydi.
İki kalpli tabağa da gitmiş kırmızı renk bir şeyler koymuş :) (Salça ve şeker pancarı reçeli)
Umrumda değil, dünyanın bütün çiçekleri ya da hediyeleri. Gözlerim şıpır şıpır doldu. Ettik kahvaltımızı.
Ben tembelim, o benden tembel pazar günleri. Ya da miskin diyelim.
Bir gece önce Yes Man'i izlemiştik tekrardan.
Dedim ki uzun zaman oldu spontane bir şey yapmayalı. Oysa en nefret ettiğim şey planlama. Hadi atlayalım arabaya hep gittiğimiz yönün tersine gidelim. Saat 14:30'du.
Atladık. 15:00'te yola düştük.



Yollar, tırlar, çirkin evler, insanın içini daraltan işyerleri geride kaldı.
Kaybedenler Kulübü'nü andık. Yolda olmanın tam tersi, yolda durmaktır... diyen o repliği. Amaçsızca yolda olmayı ne kadar özlediğimizi anladık, trafik yoğunluk haritası, navigatörler olmaksızın. Kimseye geç kalıcaz diye hesap vermek zorunda değildik, zaten işin aslı bıkmıştık tüm hesap kitaptan.
Güzel müziklerden geçtik. Yolda olmayı yücelten... Ya da sadece müzik olsun diye yapılıp dilimize dolanan.


Kuşlar kalp yapıp selamladı bizi yolda. Biz de el salladık onlara...
Bir göl kıyısına vardık, manzaranın tadını çıkaracaktık insan sesinden daraldık.

Kardeşimi aradım, o da başka bir keşif peşinde Alaçatı'daydı. Dedim ki, böyle bir yere geldik, dolaşıyoruz amaçsızca. Yemek yiyebileceğimiz güzel sevimli bir yer yok henüz. Dolaşıyoruz...
Telefonu kapatınca yemek yediği restoranın sahibi yanına gelmiş. Demiş ki, kabalık olsun istemem ama konuşmanıza şahit oldum. Ablanız, şu numarayı arasın, kardeşimin yeri var gittikleri yerde. Azıcık tepede ama korkmadan tırmansınlar harika bir manzarası ve yemekleri var, dilerlerse kalabilirler. Bir de gidince bizi arasınlar, benim kardeşimin mekanında ablanız, benim mekanımda siz yemek yiyor olacaksınız, ne güzel.
Hayat, kendini akışına bıraktığında hep seni şaşırtır ve elindeki jokerleri gösterirdi böyle.
Bir heves yine çıktık yola, 7 km diyordu, saat 17:10'du ve güneş 17:30'da batacaktı. İnceden bir dağ yoluna girdik. Camları açtık nefesimizi derin derin içimize çektik. 3 km kala ve tam tırmanışa geçecekken asfalt yol bitti, hava kararmak üzereydi.


Karadeniz'de tüm uçurum ve dağ korkularımı aşmıştım ama yine de karanlıkta o toprak yoldan tırmanmayı ve inmeyi istemedim. Haftaya dedim, biraz üzüldük geri indik.
İndiğimiz yerde Kafkas müzikleri çalan bir restoran vardı. Yemekler de Kafkas yemekleriydi. Bu seferlik böyle olsun dedik. Yemeklerimizi yedik.


Sonra döndük evimize, sevgiye dair en güzel şey birlikte eve dönebilmek bence.
Mr. Nobody'i izleyelim mi dedim, ertesi gün denetimi vardı, tam verimli izleyemem beynim yorgun dedi. Peki, dedim.
O omzumda uyudu, ben kitabımı okudum.
Bana sorsanız, sevgililer günü müydü bilmem ama en güzel günlerimden biriydi. Ne bir gül, ne bir hediye... Bunlara, başka günler evet ama o gün sırf öyle olsun isteniyor diye hiç ama hiç gerek yoktu.
Gelecek sene böyle düşünmeyebilirdik, şık şıkıdım bir yemeğe de çıkabilirdik. Sonuçta, hayatta tek bir doğru yoktu ama biz o günün doğrusuyla çok mutluyduk.

Uzun hikayenin özü; biraz doğaçlama sevelim birbirimizi. Diğerlerinden ve onların değerlerinden uzak.
Hiçbir özel güne karşı değilim, olmalı, hayatı güzelleştirmeli bence. Ama hayat asla anlam yoksunu olmamalı...
O anlamı sıkmadan, yormadan yarattığımızda, bir küçük an parçasının peşine düştüğümüzde hayat bambaşka...
İşte o anda, çok güzeliz, inanın, hepimiz...

Yorumlar

  1. Çok güzel bir gün olmuş bence:)Sevginiz hiç eksilmesin:)

    YanıtlaSil
  2. Guzel bir gun gecmiş :) banada beklerimm

    YanıtlaSil
  3. İnsan rahat ve de bazı şeylere kafasını takmadığı zaman küçücük şeylerden bile daha zevk alıyor bence. Siz de samimi ve de doğal bir gün geçirmişsiniz... Ondan olsa gerek güzelliği.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle haklısınız, küçücük şeylerden keyif almak hayatın ta kendisi aslında. :)
      Çok teşekkür ederim, sevgiler...

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar