Mutlu Doğum Haftam
Eskiden doğum günü kutlamalarımda gerilir, utanır, bir an önce bitsin de herkes beni mutlu etmeye çalışmaktan yorulmasın diye günü geçiştirmeye çalışırdım. Zaten talihim sağ olsun, lise ve öncesinde doğum günleri benim için sıfır önemdeydi, üniversite yıllarımda önemini kazanmışken her yıl vize dönemimin en yoğun haftasına denk gelmesi nedeniyle hiçbir zaman zamanında kutlanamadı, kutlansa da psikolojik ve fizyolojik olarak benim için uygun zamanlama değildi.
Sanırım bu nedenle, evlendikten sonra acısını çıkarır gibi mutlu doğum günü haftası düzenlemeye başladım. Başladığım yetmez gibi hiçbir yerde de öncesinde bir paylaşımda bulunmuyorum, insanlara bıkkınlık gelmesin diye :) Neyse ki, bu doğum günümde kendime en büyük hediyem olan bir bloğum var, böylece bıkkınlık vermek korkusu olmadan doya doya yazıyorum. Yaptığımız üç kutlamadan ikisinin detaylarını paylaşacağım. Öncesinde ise, açıklık getirmek istediğim bir konu var: Gereksiz bir panik yaparak yaşım 30 oluyor demiştim :) Aslında evet artık 30'dan yaş alıyorum ama yaşım sorulduğunda hiç düşünmeden "Yakında 30, şimdiden 30 de sen" demem bir kez daha beni ölmeden mezara girmem konusunda düşüncelere gark etti. Kabullenip "Tamam tamı tamına yirmi dokuzum" dediğimde ise, gereksiz paniğime gereksiz bir sevinç ekledim :)
Neticede, kutlamaların hepsi bir bahane aslında. İnsan bu dünyaya gelişini renklendirmek, anlamlandırmak için bazen bu koskoca insanlar dünyasında kendine küçücük bir mutluluk yaratmak için bu çabalara giriyor işte. Aslında girmeye de değer, birçok öğretide (inanır mısınız, ya da ben inandım mı bilmem ama) duyunca çok hoşuma giden şöyle bir bilgi bulunmaktaymış. "Ruhlar, bedene girmeden önce o kadar çok bekler, o kadar uzun bir sıraya girermiş ki, bu nedenle başlı başına dünyaya doğmak çok mutlu bir süreçmiş."
Yazımı, güzel bir şiirle bitireyim. Edip Cansever'i sever misiniz?
"Yıldızlar, büyülü ülke adımı unutturan
Bir kaya, bir ot, bir akarsu
Hangi yaz şarkıcılarının ürpertili korosu
Ki bütün ölüleri sığa çıkaran
Ve kenti bir ölüm derinliğine salan
Yani bir gül solarken bir gülün açma korkusu.
Şiirler yazdım, kitaplar okudum
Elimde bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum."
Sanırım bu nedenle, evlendikten sonra acısını çıkarır gibi mutlu doğum günü haftası düzenlemeye başladım. Başladığım yetmez gibi hiçbir yerde de öncesinde bir paylaşımda bulunmuyorum, insanlara bıkkınlık gelmesin diye :) Neyse ki, bu doğum günümde kendime en büyük hediyem olan bir bloğum var, böylece bıkkınlık vermek korkusu olmadan doya doya yazıyorum. Yaptığımız üç kutlamadan ikisinin detaylarını paylaşacağım. Öncesinde ise, açıklık getirmek istediğim bir konu var: Gereksiz bir panik yaparak yaşım 30 oluyor demiştim :) Aslında evet artık 30'dan yaş alıyorum ama yaşım sorulduğunda hiç düşünmeden "Yakında 30, şimdiden 30 de sen" demem bir kez daha beni ölmeden mezara girmem konusunda düşüncelere gark etti. Kabullenip "Tamam tamı tamına yirmi dokuzum" dediğimde ise, gereksiz paniğime gereksiz bir sevinç ekledim :)
Neticede, kutlamaların hepsi bir bahane aslında. İnsan bu dünyaya gelişini renklendirmek, anlamlandırmak için bazen bu koskoca insanlar dünyasında kendine küçücük bir mutluluk yaratmak için bu çabalara giriyor işte. Aslında girmeye de değer, birçok öğretide (inanır mısınız, ya da ben inandım mı bilmem ama) duyunca çok hoşuma giden şöyle bir bilgi bulunmaktaymış. "Ruhlar, bedene girmeden önce o kadar çok bekler, o kadar uzun bir sıraya girermiş ki, bu nedenle başlı başına dünyaya doğmak çok mutlu bir süreçmiş."
Yazımı, güzel bir şiirle bitireyim. Edip Cansever'i sever misiniz?
"Yıldızlar, büyülü ülke adımı unutturan
Bir kaya, bir ot, bir akarsu
Hangi yaz şarkıcılarının ürpertili korosu
Ki bütün ölüleri sığa çıkaran
Ve kenti bir ölüm derinliğine salan
Yani bir gül solarken bir gülün açma korkusu.
Şiirler yazdım, kitaplar okudum
Elimde bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
Söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum."
Yorumlar
Yorum Gönder