Ahhh... Ah ki Ne Ahh!
Bir kez daha mimlenerek karşınızdayım :) Herseydenkonusmali.blogspot.com beni yeniden mimledi, bu sefer sorular epeyce zordu. Allah Allah şimdi buna da ne denir ki diye diye doldurdum cevapları :) Ara ara da "Ahh, ah ki ne ah!" dedim :)
1) En çok incindiğin / kırıldığın kelime?
1) En çok incindiğin / kırıldığın kelime?
2) "Herkesin kullandığı bir kelime olur, ama senin için bir insan olur ve o insan o kelimeyi kullanınca alınırsın" ne düşünüyorsun?
3) Seni en çok duygulandıran şarkı?
Burnumu sızlatır:
4) Daha önce biri geldi ve senden ikinci bir şans istedi sen de verdin ama buna rağmen yine bırakıp gitti. Şimdi ne yaparsın ne hissedersin?
İkinci, üçüncü şanslara inanmıyorum. Bir kez bittiyse, bitmiştir bence. Hem bitmese ne olacak ki, ikinci şans veren aynı sen olamazsın hiçbir zaman. Diyelim ki ikinci şans verdim. Sonunun öyle olmasına hiç şaşırmam. İnsanlarla ilgili
önsezilerim hep doğru olsa da saf yanım genelde daha baskın gelir. “Ah benim şu kör merhametim yok mu?” diye sızlanırım sonunda. (bknz. Mazhar Alanson-Her Şey Çok Güzel Olacak unutulmaz repliği)
5) Nefret mi Aşk mı?
Benim, aşk tanımım çok güçlü. Dolayısı ile, diğer tarafında nefretin olması ve o tarafa geçmem durumunda aynı güçte olacak olması hep olumlu tarafta durmaya iter beni.
6) Birinin kalbini kırdığında nasıl gönlünü alırsın?
Kek yaparım, gülerim güldürürüm, en son özür dilerim. Hiç yapamadığım ise karşısına geçip ciddi ciddi özür dilemek.
7) Nasıl ağlarsın bağırarak mı içine
akıtarak mı?
Bir standart yok :) Genellikle sessiz sessiz ağlar bol burun ve iç
çekerim. Ama bağırarak ağladığım zamanlar da olmadı değil. Ağlamayı, hatta
karşılıklı ağlaşmayı severim :) Mesela eskiden kuzenlerimizle yazları ağlama seanslarımız olurdu, ağlayıp
ağlayıp güldüğümüz ve çarşafıma gözyaşımı sildiğim geceleri hatırlarım.
(Erkekler ağlamaz değil de anlayamaz sanırım bunu.)
8) En korktuğun şey?
Sevdiğim insanlara zarar gelmesi. Hatta bazen o kadar çok kuruyorum ki kalbim sıkışıyor, sonunda kendi sağlığımı etkileyecek diye korkuyorum.
9) Ruhun sıkıldığında ne yapmayı seversin? Kendini nasıl sakinleştirir/nasıl dinlendirirsin?
Yemek yaparım ve mümkünse bir şarap açarım. Çalışırken,
mutsuz ve yorgun olduğum zamanlarda bile, evime gece 10-11’de gelmişken mutfağa
girer ve o saatte yemek yapardım. Benim için terapi gibiydi. Özellikle, aynı
masada ve eş zamanlı yenen aile yemekleri beni çok mutlu eder.
Eğer bu yolu izlemiyorsam, sıkıntı
işten değil de içten geliyorsa, kendimi daha da çok sıkarım. Bu ruh
sıkıntılarının yakın arkadaşlarımız olduğunu düşünüyorum. Ayağımıza çelme
takıyorlar, kulağımızdan çekiyorlar; "Bak kızım, sen tuttun bir yol gidiyorsun; ama, ben sıkıştım kaldım, mutsuzum. Gör artık, bir şey yap, bir şeyi değiştir." diyorlar. Ben
böyle net konuşan bir arkadaşı neden sakinleştireyim? Neden uyuşturayım? Ama bu
süreyi de asla bir günden uzun tutmam. O bir gün, çatlayıncaya kadar of çekip
sızlanarak yeni kararlar alırım ve yoluma devam ederim. (Yakınlarımın tepkisi
hep aynıdır: Yine ne karar aldın?”)
10) Bazen kızılmasından hoşlanırsın, peki en çok ne için kızılmasını seversin?
Sevmiyorum ama varsın kızılacaksa öyle olsun.
İncelikler, kendimi başkalarının mutluluğu için kötü tabirle paralamam, karşılığını görmediğimde üzülmem, mükemmeliyetçilik, usanmak bilmeyen iyiniyetim ve insanların aslında iyilik yapmak içgüdüsüyle hareket ettiklerine dair inancım...
11) Şiir/müzik/öykü/deneme?
Şiiri, hiç sevmediğimi düşündüm yıllarca. Sonra bir gün, tiyatro dersi alırken şiir zekasından bahsedildi ve o gün ilk kez sahnede "Tahir ile Zühre Meselesi"ni okudum. Sonra Nazım Hikmet şiirlerini evde sesim kısılıncaya kadar sesli okudum, büyülendim. En sonunda fark ettim ki, ben hep şiir severmişim de farkında değilmişim. Bazen iki dizenin anlattığını sayfalar anlatamaz o zaman sıkı sıkı tutunursun o iki dizeye. Motton olur, her yere yazmak, haykırmak istersin. Bu nedenle, kıyısından da olsa şiir zekasından nasibini almış, ama doğrusu henüz çok da yol alamamış bir şiirseverim :)
"Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte/ Keşke yalnız bunun için sevseydim seni" C.S.
12) En son ne için ağladın?
O kadar saçma bir mesele ki, ağladığım aklıma geldikçe sinirden gülüyorum. Yazmamayı tercih ederim.
13) Birinden hemen etkilendiğin özellik?
Samimiyet, içtenlik, gülen gözler, heyecan ve hayata yansıttığı duygu (hüzün, aşk, tutku, mutluluk, asalet, mağrurluk... Nötr olmadığı sürece etkiler beni.)
14) Dayanamadığın şey?
Yazdım... Sildim.
Yazdım... Sildim.
Sildim...
Şimdi uzun uzun bunlara dayanamıyorum
dediğim şeyleri yazsam, biliyorum ki o dayanamadığım şeyleri yapan insanlar da,
olur ya okurlarsa, evet ben de bunlara dayanamıyorum diyecek. Keşke insanlar yüzlerine
tuttukları aynayı, ruhlarına da kalplerine de tutabilseler.
Hayatın çok akıllı bir enerji
olduğunu düşünmeye başladım. Karşına çalı çırpı da geliyor bu akışta, çok
değerli bağlar, bahçeler de. Önemli olan, kendini olumlu safta tutabilmek, sen
kötüsün diyenlerin kendi kötülüğünde bataklığına çekildiğini gözlemlemek. Varsın,
çalı çırpı da gelsin, önemli olan kimin senin enerjine uyum sağlayamayıp
gittiği, kimin seninle kaldığı. Bu nedenle, dayanamadığım şeyler çok ama dayanaklarım
onlardan çok, dayanamadıklarımı hayatın güzel ellerine teslim ediyorum, o
onlarla ne yapacağını iyi bilir biliyorum. :)
15) En sevdiğin duygu?
Mutluluk ve huzur.
Mim için çok teşekkür ederim Sinem. Bu vesileyle birbirimizi uzun süredir görüşen arkadaşlar gibi tanıdık sanırım :) Kimse bana böyle sorularla gelmemişti :)
Umarım keyifle okursun.
Sevgiler...
Sorular beni de çok zorlamıştı. Böylece daha iyi tanışmış olduk dediğin gibi :)
YanıtlaSilNe mutlu bana :) Çok teşekkürler!
Sil