Karadeniz Maceramız: 2. Gün- Şenyuva Köyü/Çinçiva Kahvesi ve Şimşir Ormanları

"Yeryüzünden silinmekte olan büyülü ormandaydık..."

Karadeniz maceramızı, böyle bir günü ikiye üçe bölerek anlatırsam sanırım bitiremeyeceğim ama bundan şikayetçi olan var mı, sanırım yok :)

Karadeniz gezimizin ikinci gününde Pokut ve Sal yaylalarına gittiğimizden bahsetmiştim size. Sal yaylasının ardından, yeniden arabaya binerek bir önceki yazımda anlattığım, o tehlikeli yolu gündüz gözüyle geri indik. O an gündüz haliyle gördüğümüzde sanırım şöyle düşünmüştük: "Gece çıktığımız iyi olmuş, en azından görmedik." Ama şu anki düşüncemi-zi- sorarsanız, hele son gün Samistal denen o yaylaya gittikten sonra derim ki, Pokut'un yolları neymiş ki, neymiş :) Çıkılır korkusuzca, korkmayınız...

Çamlıhemşin'e çıktığımızda bizi bir araba/insan kalabalığı karşıladı, o zaman Sevdaluk dizisinin çekildiği Şenyuva köyünde olduğumuzu anladık. Hiç izleyemediğim bu dizi anlaşılan halk arasında bayağı sevilmiş. Döner dönmez izlemeye başlayacağım bu denli güzel bir yerde çekiliyorsa, dedim ama dizi zaten bitmiş :)

çamlıhemşin



Orada Çinçiva Kahvesi'nde bu manzaraya karşı birer kahve içtik, hemen çekmeye başlayan telefonlarımıza ve geri gelen internetimize yarım saatliğine sarılmış olduk, ama ardından yeniden telefonsuz hayata geri döndük :)

Şenyuva'dan sonra çok güzel bir şelaleye gittik. İsmi yok :) Zilkale'yi geçip yirmi dakika kadar tırmandık, ardından bu güzel görüntü karşıladı bizi.
karadeniz şelalesi

Şelalenin ardından, geldiğimiz yolu geri dönüp bir cennete uğradık. O anda o kadar acıkmıştım ki, bir duraklama yapıp keşfe çıkasım hiç yoktu ama istemeyerek girdiğim orman üç adımdan sonra hayatımda gördüğüm en büyülü anlardan birine dönüştü. Gizemli orman mı dersiniz, esrarengiz bahçe mi bilemedim.

şimşir ormanları

Şimşir ormanlarını nereden hatırlıyorsunuz? Belki benim gibi, "kel başa şimşir tarak" deyişinden. İşte bu deyişin de etkisiyle anıt orman olma özelliğini taşıyan bu onlarca yıllık ağaçlar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Yine de, çoğu hasta sayılabilecek ağaçlara bakıp ne denli muhteşem olduklarını düşündüm.

Eğer ki, bir gün yolunuz Çamlıhemşin'e düşerse, yaylalara çıkamasanız bile bu ormanı muhakkak görün. Henüz vakit varken, hala bu büyülü ağaçlar yaşıyorken tanık olun.

Şimşir ormanından sonra, biraz ilerisinde Toşi Pansiyon'da bir yemek molası verdik. Manzara çok güzeldi ama yemekler - ya da bizim seçimlerimiz- ne yazık ki çok başarılı değildi. Yine de konum olarak oldukça güzel bir noktada olduğunu söylemeliyim.

çamlıhemşin

Buradan sonra, Gito yaylasına doğru uzun ve zahmetli bir yola çıktık (artık ayrıca tehlikeli diye belirtmiyorum, zaten işin aslı bana göre tehlikeli, orada yetişmiş biri için e, sıradan yol işte :) )

Gito'yu sanırım çok mutlu bir yazıyla size aktaramayacağım. Birtakım gereksiz sıkıntıların yaşandığı bir yayla oldu bizim için. Aslında çok farklı olabilirdi. Yine de tüm sıkıntısına rağmen şimdi düşündüğümde onun da çok güzel olduğunu fark ediyorum. Ama o, müsait olduğum ilk zamanın konusu olsun.

Bugünlük de bu kadar olsun mu?
Önceki yazılarımı okumadıysanız, üç tık hakkınız var: Bir, iki ve üç...

***
Fotoğrafların daha fazlası için instagram adreslerimizi ziyaret edebilir, #karadenizmaceramiz hashtagini inceleyebilirsiniz.
Keyifli göz gezdirmeler :)

yellydelly
mkkoner
fufuokur
safakakyazici
drmavi
drydnz
ilkercihat
zcngns
zynpnzzngn
pordanis (rehberimiz)

Yorumlar

Popüler Yayınlar