Karadeniz Maceramız: Bazı Küçük Sorunlar ve Gito'da Konaklama

Karadeniz gezimizle ilgili, en son ikinci günümüzü anlatmıştım. İki güne ne çok şey sığdığının farkında mısınız? İşte buradalar: Tıkk Tıkk

İkinci günün gecesi Gito yaylasına gittik. Gito'da iki gece konaklayacaktık. Aslında gitmeden önce en heyecanlandığımız yerdi Gito. Çünkü uçurumda ve bulutların üstünde bir salıncak resmi Gito'yu anlatıyordu. İki gece konaklayacak olma nedenimiz de, üç dört saatlik bir tırmanma ile 3000 metre yükseklikteki göllere çıkmaktı. Planlar buraya kadar müthişti :)



Aslında, her tatilin anlatılırken azıcık sıkıntı yaratan yönleri olur ya hani, Gito bizim için öyle. Öncelikle zorlu bir tırmanmanın ardından Gito'ya vardığımızda ve Pokut'un sevimliliğinden sonra aynı soruyu kendimize sorduk "Pokut'ta bir gün kalıp tadı damağımızda ayrılırken buraya neden iki gün ayırdık?" Göller, 3000 metre ondan, tamam dedik... Ama neticede tatilin en kötü gecesini orada geçirdik. Bunda Gito'nun hiçbir suçu yok, yemin ederim!

Şu ana kadar size anlatmadığım bazı küçük sorunlar:

1. Rehberliğimizi yapacak arkadaş, gitmemizden birkaç gün önce yapamayacağını ve yerine bir arkadaşını ayarladığını söyledi. (İyi ki öyle olmuş) İlk planları yapan kendisi olduğundan ve bize gerekli bilgileri vermediğinden bu konu bizi maddi manevi çok zorladı. Ama yine de iyi ki Tayfun bizi gezdirdi...

2. Bazı uyarılar konusunda bihaberdik. Mesela, planladığımız dağ yürüşünü yapamadık. Ne uygun ayakkabılarımız (ben dahil bazılarımızda) ne tırmanma kitlerimiz yani anlayacağınız o 3000 metre için üzerimizde uygun olan hiçbir şey yoktu. Artı olsa dahi hiçbir kondisyonu ve uygun malzemesi olmayan ben ve gruptan birkaç arkadaş o kadar yükseklere tırmanamazmış.

3. Gito'da yatak sorunu. Düşünün 11 kişilik bir grup kalacağımız yerde yatacak. Bir çift kişilik yatak var, gerisi öyle bir kaos ki, birilerinin başka birileriyle yatması gerekiyor. Neyse, bu konu bir şekilde hepimizin canı sıkılarak ve aramızda bir kişinin bile yattığı odayı sevmediği şekilde çözüldü. 

4. Konakladığımız yer ile ilgili diğer sıkıntılar. Ertesi gün dağ yürüyüşü yapamayacağımızı anladıktan sonra ilk gecemizde planı iptal etmek ve kalmayacağımız yer için hiçbir ücret ödememek istedik. Hepimiz ne yapabileceğimizi sorguluyorduk. Tam bu anda, oranın çalışanlarından birisi (sahibi ya da ortağı da olabilir) bizim bir arkadaşımıza saçma sapan bir ithamda bulunmuş. Kavga çıkmasın diye olayı büyütmemişler ve biz rahatsız olmayalım diye o an anlatmadılar ama zaten bu olaydan sonra kalmamız imkansız hale geldi. Bu durumda, bizim için bu planı yapan ilk arkadaşı aradık ama kendisi sağ olsun, hiçbir yardımda bulunmadığı gibi daha da sinirlerimizi bozdu.

Bizim iki üç saatimizin sinirli ve sıkkın yüz ifadeleriyle geçirmemizin ardından, -bu sırada dışarıda çok güzel bir ortam vardı ve bizim dışımızdaki birkaç aile türküler söyleyip harika zaman geçirmekteydi- oradakilerden biri (sonradan arkadaşımızla sorun yaşayan kişi olduğunu öğrendik) tamam ertesi gün için hiçbir şey istemiyorum, yere batsın parası gelin yeter ki eğlenin dedi. Gecikmiş ama içten bir davranıştı, ben dahil birkaç arkadaşım çıktık ve eşlik ettik. Dışarıda gerçekten çok güzel bir ortam vardı.
Ertesi gün, sanki bu konu hiç konuşulmamış gibi tam çıkarken aynı kişi yeniden karşımıza gelip "Arkadaşlar, bugünün yarı ücretini ödeyeceksiniz, düşündük sizi de üzmek istemediğimizden bunu uygun gördük!" dedi.
Sinirlendiniz mi? Gerek yok bizimkisi geçti :) Mesela ben bu yazıyı üç hafta sonra yazabildim. Neden? Anca geçti çünkü. Şimdi yazarken gülüyorum. Ama o an hiç komik değildi.

Bir gece önce bize neden birden iyi davrandılar dersiniz? Ben yazayım.
Sinirli ve sıkkın halimizle, genel ambiansı bozmaktaydık ve dışarıda eğlenen grupta bir ana medya akımı kanalının genel yayın yönetmeni ve bir de siyasetçi bulunmaktaydı.
Ah unvanlar! Sen nelere kadirsin!
Oysa, şunu da aklımızdan geçirdik, biz yandık başkaları yanmasın diyerek bu yaşadıklarımızı sosyal medyada duyurmayı düşündük. Orada 11 kişiydik ve hepimiz bu olayı sosyal medyada yazacak olsak takipçi sayımızı topladığınızda yaşadıklarımız en az 100 bin kişiye ulaşacaktı (Tabii ki 80 küsuru Funda'nın :)) Ama yapmamayı, bu olayı bir nazar boncuğu kabul edip yolumuza değişikliklerle devam etmeyi daha uygun bulduk.


Kötü bir rastlantı olduğunu düşündüm ayrılırken, belki başka zamanda buraya gelsek, belki o an kurgu (diğer misafirler, bir bakış, bir söz, bir davranış...) böyle olmasa oradan çok mutlu ayrılacaktık. Paralel evrenler diyorum, belki onlardan birinde size bu yazıyı yazarken Pokuttaki gibi mutluydum. Çünkü son zamanlarda emin olduğum bir şey var, üzerine yoğunlaştığın iyi ya da kötü bir şey o kadar hızlı çoğalıyor ve kendini tamamlıyor ki...
Kaldığımız pansiyonun adı "Koçira" idi merak edenlere... Belki siz çok memnun kalırsınız, belki benim bu yazıma bile inanamazsınız kim bilir...
Sorunları anlattığıma göre, bu bilgiler ışığında Gito'nun güzelliklerini yazabilirim. Tabii ki sonraki yazıda :)

Yorumlar

Popüler Yayınlar