Başlangıçta Her Şey Bir Şeker Bulutuydu :)

Her şey nasıl başladı düşünüyorum da... Sanırım her şey nişan kurabiyelerimi hazırlamamla başladı...
Sadece yakın akrabalarımızı kapsayan, küçük çapta bir nişan planlamıştık. (Sadece 100 kişicik kadar :)) Nişanda misafirlerimize dağıtmak için bizi anlatan küçük bir şey araşıyındaydım. Gerek internet sitelerinde gerekse İzmir'de uğramadığım yer kalmamıştı. Bütçeme uyanlar zevkime hitap etmiyordu, zevkime uyanlar ise ayırdığım bütçede gerçek bir delik açıyordu. Tam bu noktada, girdiğim bir dükkan şeker hamurlu kurabiye dağıtmamı önerdi. Kurabiyelere çok sıcak bakmakla birlikte, son derece becerikli bir aileden gelmenin yarattığı özgüvenle "Bu kurabiyelerin daha güzelini yaparım!" dedim ve o telaşta 10 kilo şeker hamuru, bir adet merdane ve kilo kilo unlarla nişanımdan bir gece önce kendimi mutfakta buldum. Şeker hamuru ne bilmiyordum, internette sadece birkaç kaynakta anlatılanlarla kollarımı sıvadım. Neyse ki, annem, kardeşim ve kuzenlerim beni yalnız bırakmadı da ertesi gün gözlerim şişmiş ve kollarım tutulmuş bir halde nişanlanmadım :) Nişanımda, dağıttığımız kurabiyeler o kadar çok sevildi ki, kimse yemedi. İnanmazsanız katılan misafirlerimizden birinin evini ziyaret edin, iki buçuk yıldır eskilerin gümüşlük diye adlandırdıkları yerde hiç kullanılmayan fincanların en önünde sergileniyorlar :) 

Mutfaktaki ilk eğlencem işte böyle başladı. 
O ana kadar sadece makarna yapmayı bilirdim, ama oldukça sevilen ve "Kızımız bir tek makarna yapmayı bilir, ama makarnada çok iyidir" denilecek kadar :) Hımm, bir de annem düğünümden iki hafta önce enginar dolması yapmayı öğretmişti de, bu yemeğin birkaç yıl içinde spesiyalim olacağını bilmeden söylene söylene izlemiştim. İyi ki, izlemişim... Mutfağı, tatlıları, insanları mutlu edecek yiyecekler hazırlamayı ve yerken aldıkları hazzı izlemeyi bu kadar çok seveceğimi bilsem, evlenmeden annemin, babaannemin yanından hiç ayrılmaz, koca bir mirası yanımda getirirdim. Şimdi düşündüğümde, bunları hissetmenin de bir zamanı varmış diyorum... Demek ki o yaş, 28 sonrasıymış ve hayatta her şey için zaman varmış.
Bu zamana kadar yaptığım çoğu şeyin bir blog yazma düşüncem olmaksızın fotoğrafını çekmemiş olsam da, bugünden sonra bu konuda oldukça titiz olacağıma emin olabilirsiniz.
Ben aşk ve keyifle hazırlıyorum, umarım okurken siz de aynı hazzı alırsınız.
Sevgiyle,
Yeliz 


Yorumlar

Popüler Yayınlar