Okudum: Çavdar Tarlasında Çocuklar

"Bittim ben buna!"

Çavdar Tarlası'nda Çocuklar, uzun zamandır okurken en çok eğlendiğim, hızlı hızlı okurken bir yandan da güldüğüm her şeyi uzun uzun düşündüğüm, kitabın daha ilk sayfalarında bile "Ah bunu yazan yazar bir arkadaşım olsaydı da, onu zaman zaman arayıp "Benim en büyük derdim de bu işte! Yemin ederim ben zırdeliyim!" falan diyebilmek isterdim. Ne güzel olurdu... Tabi J. D. Salinger 2010 yılında ölmeseydi, bir de arkadaş olmuş olsaydık...


Bu kitap aslında ilk "Gönülçelen" olarak Türkçeleştirilmiş. Ben YKY'nin baskısı olan bir kitaptan okuduğum için adı Çavdar Tarlasında Çocuklar. Ama siz mümkünse Gönülçelen olanını okuyun, ben bu baskısını bile tadı damağımda kalarak okudum, ama internetteki yorumlardan Can Yayınları'ndan çıkan Gönülçelen'i okuyanların bu baskıdan aynı zevki almadığını anladım.

O kadar çok cümlenin altını çizdim ki, nereden başlasam nasıl anlatsam, Holden'la aramdaki görünmez bağ da çok eğlenceli, hiç anlatmasam kimse bilmese mi, bilmiyorum.

"Ben böyle şeyleri pek sallamam, ama birileri bana yaşıma uygun davranmam gerektiğini söylediğinde canım sıkılır. Bazen yaşıma göre daha olgun davrandığım da olur -ciddi söylüyorum- ama buna kimse dikkat etmez. İnsanlar hiçbir şeye dikkat etmiyor zaten."

"İşin gülünç yanı; bir yanda böyle palavra sıkarken, bir yandan da başka bir şey düşünüyordum. Ben New York'luyumdur. Central Park'taki gölü düşünüyordum, şu Güney Central Park'taki yapay gölü düşünüyordum, şu Güney Central Park'taki yapay gölü. Göl donup buz tuttuğunda, ördeklerin nereye gittiğini merak ediyordum. Acaba, biri kamyonla gelip onları hayvanat bahçesi gibi bir yerlere mi götürüyordu, yoksa kendileri mi uçup gidiyorlardı?"

Ah, Holden... Roman boyunca bu sorunun cevabını aradın durdun. Oysa, büyüyen kimse senin ne dediğini bile anlamıyor. Bana da Kızarmış Yeşil Domatesleri hatırlattın. Bu hayatımın kült filmlerinden birinde, filmin hemen başlarında şu diyalog vardı:

"Bir zamanlar bir göl vardı ve kasabanın hemen dışındaydı, eskiden oraya balık tutmaya, yüzmeye, kanoyla gezmeye giderdik ve sonra bir kasım günü kocaman bir ördek sürüsü, gelip gölün üstüne kondu ve ısı aniden o kadar düştü ki göl donuverdi ve ördekler de uçup gitti , gölü de beraberlerinde götürdüler ve derler ki o göl şimdi Georgia'da bir yerdeymiş." 
...

"Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. Ama öylesi pek bulunmuyor." 

"Böyle şeyler yapmak çok aptalca, kabul ediyorum, ama siz Allie'yi tanımadınız."

"Bir şeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse bile gitmem. Üzülmekten gidemem. Üzülmeyi bırakıp gidemem."

"Böyle, tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere durmadan, "Tanıştığımıza memnun oldum." demek beni öldürüyor. Ama hayatta kalmak istiyorsanız, ille de bu zırvaları söylemek zorundasınız."

"Ne zaman dua etmek istesem olmaz zaten. Her şeyden önce ateist gibi bir şeyim. İsa'yı falan severim ama İncil'deki çoğu şeye kulak asmam. Sözgelimi, havariler konusuna. İsa öldükten sonra yaptıklarına bir diyeceğim yok ama o hayattayken ona sanki üşütükmüş gibi davranıyorlar. İncil'de adı geçen hemen herkesi, bu havarilerden daha çok seviyorum."

"Ne istedim ama, canıma kıymak geçti aklımdan. Pencereden atlayıvereyim dedim. Yere indikten sonra hemen üstümü örteceklerinden emin olsaydım, atlardım da. Bir sürü meraklı turşucu salağın beni kanlar içinde seyretmelerini istemiyordum."

"Doğuştan savurgan bir herifim ben. Harcayamadığım parayı da mutlaka kaybederim bir yerlerde."

"O kadın ancak bir lanet kurt kadar iyi kalpli olabilirdi. Sinemalarda böyle sahtekarca zımbırtılara deli gibi gözyaşı dökenlerin yüzde doksanı aslında kötü kalpli aşağılık insanlar. Şaka demiyorum."

"Orada yeterli bir süre kalıp da bütün o sahtekarların nasıl alkış tuttuğunu bir duysanız, bu dünyada yaşayan herkesten nefret edersiniz, yemin ederim."

"Vay canına, öldüğünüzde işiniz gerçekten bitik yani! Ah nerede o günler, gerçekten öldüğüm zaman şöyle aklı başında biri beni denize falan atıverse, ne iyi olurdu. Ne yaparlarsa yapsınlar da beni lanet bir mezara tıkmasınlar. Pazar günleri millet gelip karnınızın üstüne bir sürü çiçek filan koyacak, daha bir sürü zırvalık. Öldükten sonra çiçeği kim ne yapsın? Yani..."

"Hep büyük bir çavdar tarlasında oynayan çocuklar getiriyorum gözlerimin önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim."

"Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, Tanrı aşkına; özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?"

"Bildiğim tek şey, size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. ... Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra." 



Holden, dünyayı anlamlandırmada yaşıtlarından öteye gitmiş, yalnızlaşmış, tiyatro ve sinemada dahi rol yapılmasına katlanamayan -bence dünyanın en dürüst karakteri- ama dünyanın en deli, en yalancı insanı olabileceğini söyleyen içimdeki Küçük Prens'in, Zeze'nin argo seven arkadaşı... Seni onların yanında bir yere koydum.

Ömrüm yettiğince çok sevileceksin, çünkü sen de biliyorsun, böylesi pek bulunmuyor...

Yorumlar

  1. çok güzel eleştiriler var bu kitaba. henüz okumuş değilim ancak bi sempatim var yani. belki de isminden dolayıdır :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben ara ara yeniden okurum gibi geliyor, çok sevdim :) Tavsiye ederim sana da.

      Sil
  2. Bu kitabi cok merak ediyorum. Bende Almanca okuyacagim ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de okurken acaba diğer dillere nasıl çevrilmiş diye düşündüm :) Umarım beğenirsin, tam da bugünlerde çocuk gözünden bir isyan kitabı.

      Sil
  3. Çok samimi yazmış galiba değil mi? Ben de okuyayım en iyisi. Kısmet ne zaman sıra gelirse artık ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet fazla samimi ve bolca argo :) ama kitabı okurken eğreti durmuyor, valla bence öne al Sinem'cim, ben son zamanlarda yoğunluktan elimden atmıştım ama seçim günü stresten 1 saatte bitirdim bolca da güldüm :)

      Sil
  4. yıllar önce Gönülçelen olarak okudum, şaşaırdım aynı kitap olduğunu öğrenince :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gönülçelen ismi bile ne güzelmiş oysaki...
      O baskısını bulursam ben de alacağım, o kadar sevdim ki haylaz Holden'ı...

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar