Kartpostal #03 / 10.09.2015- İstanbul
Sevgili Dost,
Sana bir süre kart göndermedim. Emin ol ki, burada neler olduğunu, nelere üzüldüğümüzü öğrenmek istemezsin. Haberler acı ve birileri için ömür boyu acı olarak kalacak, biz hızla unuturken. Televizyon ve gazetelerden uzaksın değil mi? Buralardan giderken tek bir haber kaynağı bile bırakmamış olmalısın geride... Sosyal medya? Biliyorum, zaten gerçek olmayan her şeye uzaksın...
Bugün yürürken, aklıma 10 dakikalık mesafede olduğum halde yılda en fazla 10-15 kez -o da vapurla karşıya geçerken- gördüğüm Kız Kulesi ve Kürşat Başar'ın ta 14 yaşımdayken okuduğum "Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum"u geldi. Şöyle bir cümle olmalıydı o kitapta bir yerde.
"Denizin ortasındaki bir kulede bile kızı koruyamamışlar Nevit. Oysa ben denizin ortasında bile değilim, tüm etkilere ve kötülüklere açık bir yerdeyim."
İçimden konuştum hepsiyle, isimsiz dostla, Elfe'yle, Nevit'le. Dedim ki...
"Hiçbirimiz denizin ortasında korunmuyoruz kötülüklerden. Zaten orada bile korunmak mümkün değilken.
Ama biz şöyle yapıyoruz sevgili Nevit, içimizde kuleler inşa ediyoruz korunmak için. Tanıştığımız insanlardan onların varlığını gizliyoruz. Sonra birine ya da birilerine diyoruz ki; 'Al, burası benim sığındığım, korunduğum oda, kimse bilmez burayı ve ben bu oda sayesinde buzlar kraliçesiyim. Haydi anahtarını al ve istediğin zaman yağmala, yık beni, hiç üzülme, acıma... Anahtarı alan herkes gibi yapman gerekeni yap.'"
Beş, on dakika daha yürüdüm. "Evet, aynen bu." diyordu ses içimden. Sonra, şunu ekledi:
"Neyse ki sen bir akrepsin. Şüphesiz, yıkmak istediğin bir kuleyi yıkmak için eline verdin anahtarını ve daha o anahtarı eline almamışken bile kendine yeni kuleler inşa ettin."
Öyleyim, dedim kendime. Ne yazık ki ve iyi ki öyleyim...
Uzun oldu. Daha sık anlatmalıyım.
Sevgiyle...
Y.
Yorumlar
Yorum Gönder