Okudum: Kalanlar
Hani bazı kitap listeleri vardır, "Kalınlığı ve kalitesi ters orantılı kitaplar listesi" gibi... Mesela ben bu listede en başta bir yerlere Tezer Özlü kitaplarını koyarım. Tüm kitapları aynı anda sipariş edip -ve elbette Tezer Özlü hakkında çok fazla bilgim yokken- kargo elime ulaştığında ilk tepkim şu olmuştu: "Hepsi bu kadar ince mi? Bir günde biter o zaman!" Üstünden kaç ay geçti, o incecik kitapların bende yarattığı etkiyi sindirebilmek için ben kaç ay aralık verdim kendime bilmiyorum.
İçlerinde en hızlı biteni, iki saat ile, "Kalanlar" oldu. Kalanlar, aslında Tezer Özlü'nün tuttuğu notlardan oluşuyor. Adı üstünde, bu hüzünlü kadından bize kalanlar... Yayınlanmamış notlar... Çok hızlı okuduğumu söylemeliyim. Yaklaşık 2,5 saat sürdü. Ama hızlı okumam sizi yanıltmasın. Ne kadar hızlı okuduysam bir o kadar da altını çizdim.
Tezer Özlü, genç yaşta ölümü ve aslında keşke çok daha fazlası olsaydı dediğim eserleriyle, dünya var olduğu sürece Türk Edebiyatı'ndaki yerini koruyacak. Hem de zaman geçtikçe değeri daha fazla anlaşılarak. Bu eşşsiz kadının cümlelerini okuyorum ve içimden diyorum ki "Senin gibi düşünebilen bir gerçek insan tanımadım Tezer." Tanımayamadan ben de geçip gideceğim bu dünyadan...
Ferit Edgü'nün yazdığı önsöz yerine kısmındaki bir iki cümle beni çok etkiledi. Şöyle diyordu:
"Eski aşklara dönemezsin, ama eski kitaplara dönebilirsin. (Kitapların ölmezliği buradan mı gelir?) Bu nedenle yıllar var ki, yalnız eski aşklarımı okuyorum. "
Ben de, Tezer Özlü'nün kitaplarına hayatımın başka zamanlarında da dönebilmek için, okuduğum yerlere kendimce izler bırakıyorum. Biliyorum, belki bir yıl sonra belki on yıl sonra o satırlara döneceğim ve şu anki Yeliz'le konuşacağım.
"Ciğerlerimizi boğan, Asmalımescit'i, Beyoğlu yaşamını bu denli erken gömen yalnız sigara mı? Hiç de değil. Solunan soluklarla soluyamayan kuşağımız."
"Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum."
"Bu sabah artık yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için. Onun acısı yüreğimi ağrıtıyor."
"Yalnız değilsin. Mozart seninle. Pavese seninle."
"Birkaç sevimli insandan daha önemli hiçbir şey yok yaşamda."
"Yaşamım yazarların acısını aramak oldu. Çocukluğumda Dostoyevski'nin nihilist acısını buldum. Otuzumda Pavese'nin intihar acısını. Bugün Berlin'de Peter Weiss'ın antifaşizm acısını.
Acıyla bağlantılı mutluluğumdan çok memnunum."
"Düzen ve güven kadar ürkütücü bir şey yoktur. Hiçbir şey. Hiçbir korku... Aklını en acı olana, en derine, en sonsuza atmışsan korkma. Ne sessizlikten, ne dolunaydan, ne ölümlülükten, ne ölümsüzlükten, ne seslerden, ne gün doğuşundan, ne gün batışından. Sakin ol. Öylece dur. Yaşamdan geç. Kentlerden geç. Sınırları aş. Gülüşlerden geç Anlamsız konuşmaları dinle, galerileri gez, kahvelere otur- artık hiçbir yerdesin."
"Unutma: Dostların hep yazarlardı. Öyle de kalacaklar."
"Yalnız yaşı olmayan ve dünyalarını kendi içlerinde taşıyan insanlara dayanabildiğimi görüyorum."
"Meyhanelerde umutsuz bir bekleyiş vardır -kendi kendini bekleyiş."
"İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdir."
"Yazı yazmak isteğinin dış dünyaya karşı bir savunma olduğunu daha bir algılıyorum. Yaşamın kendisinin yazı yazmaktan çok daha gerçek, çok daha derin olduğunu da biliyorum. Sözcüklerle yaşamın derinliğini vermeye hiç olanak yok."
Bazı altı çizilenleri de kendime sakladım.
Sevgiyle...
* Resim "indigodergisi.com" adresinden alıntıdır.
İçlerinde en hızlı biteni, iki saat ile, "Kalanlar" oldu. Kalanlar, aslında Tezer Özlü'nün tuttuğu notlardan oluşuyor. Adı üstünde, bu hüzünlü kadından bize kalanlar... Yayınlanmamış notlar... Çok hızlı okuduğumu söylemeliyim. Yaklaşık 2,5 saat sürdü. Ama hızlı okumam sizi yanıltmasın. Ne kadar hızlı okuduysam bir o kadar da altını çizdim.
Tezer Özlü, genç yaşta ölümü ve aslında keşke çok daha fazlası olsaydı dediğim eserleriyle, dünya var olduğu sürece Türk Edebiyatı'ndaki yerini koruyacak. Hem de zaman geçtikçe değeri daha fazla anlaşılarak. Bu eşşsiz kadının cümlelerini okuyorum ve içimden diyorum ki "Senin gibi düşünebilen bir gerçek insan tanımadım Tezer." Tanımayamadan ben de geçip gideceğim bu dünyadan...
Ferit Edgü'nün yazdığı önsöz yerine kısmındaki bir iki cümle beni çok etkiledi. Şöyle diyordu:
"Eski aşklara dönemezsin, ama eski kitaplara dönebilirsin. (Kitapların ölmezliği buradan mı gelir?) Bu nedenle yıllar var ki, yalnız eski aşklarımı okuyorum. "
Ben de, Tezer Özlü'nün kitaplarına hayatımın başka zamanlarında da dönebilmek için, okuduğum yerlere kendimce izler bırakıyorum. Biliyorum, belki bir yıl sonra belki on yıl sonra o satırlara döneceğim ve şu anki Yeliz'le konuşacağım.
Kalanlar- alıntı. * |
"Ciğerlerimizi boğan, Asmalımescit'i, Beyoğlu yaşamını bu denli erken gömen yalnız sigara mı? Hiç de değil. Solunan soluklarla soluyamayan kuşağımız."
"Şimdi neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum."
"Bu sabah artık yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için. Onun acısı yüreğimi ağrıtıyor."
"Yalnız değilsin. Mozart seninle. Pavese seninle."
"Birkaç sevimli insandan daha önemli hiçbir şey yok yaşamda."
"Yaşamım yazarların acısını aramak oldu. Çocukluğumda Dostoyevski'nin nihilist acısını buldum. Otuzumda Pavese'nin intihar acısını. Bugün Berlin'de Peter Weiss'ın antifaşizm acısını.
Acıyla bağlantılı mutluluğumdan çok memnunum."
"Düzen ve güven kadar ürkütücü bir şey yoktur. Hiçbir şey. Hiçbir korku... Aklını en acı olana, en derine, en sonsuza atmışsan korkma. Ne sessizlikten, ne dolunaydan, ne ölümlülükten, ne ölümsüzlükten, ne seslerden, ne gün doğuşundan, ne gün batışından. Sakin ol. Öylece dur. Yaşamdan geç. Kentlerden geç. Sınırları aş. Gülüşlerden geç Anlamsız konuşmaları dinle, galerileri gez, kahvelere otur- artık hiçbir yerdesin."
"Unutma: Dostların hep yazarlardı. Öyle de kalacaklar."
"Yalnız yaşı olmayan ve dünyalarını kendi içlerinde taşıyan insanlara dayanabildiğimi görüyorum."
"Meyhanelerde umutsuz bir bekleyiş vardır -kendi kendini bekleyiş."
"İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdir."
"Yazı yazmak isteğinin dış dünyaya karşı bir savunma olduğunu daha bir algılıyorum. Yaşamın kendisinin yazı yazmaktan çok daha gerçek, çok daha derin olduğunu da biliyorum. Sözcüklerle yaşamın derinliğini vermeye hiç olanak yok."
Bazı altı çizilenleri de kendime sakladım.
Sevgiyle...
* Resim "indigodergisi.com" adresinden alıntıdır.
Daha hiç Tezer Özlü okumadım. Ben de bir başlayıp bütün kitaplarını okumak istiyorum ama zor olacak galiba.
YanıtlaSilBen bu seneye girerken Tezer Özlü, Oğuz Atay ve Sylvia Plath'le tanışacağım bir yıl olacak diye bir yazı yazmış ve 40 kitap hedefi koymuştum. Şimdi bakıyorum da 40 kitap okumak neredeyse bu yazarlarla tanışmakla aynı! Benim sıramda Slyvia Plath var, intihar üçlemesi yaptım :)
SilAllah iyiliğini versin :)) aralara komik kitaplar serpiştir ama.
SilPolisiye serpiştiricem :) Ruhumda var stres ve bunalım :)
Sil