#Blogfırtınası9- Çocukluğuma Fısıldayan...
#Buyazıbirazuzunduramamemnunkalmazsanızzamaniadesivardır
Bir kafedeyim, başımı kaldırıyorum ve karşımda "o"nu görüyorum. Cümleye böyle başlamam gerekir. Ama bugün hiç hikaye anlatasım, olmayan bir şeyi yazasım yok. Azıcık gerçek zamandan bahsedeyim.
***
Bir alışveriş merkezindeyim, ayaklarım beni aslında hiç giresimin gelmediği bir mağazaya sürüklüyor. Hatta daha tuhafı erkek reyonuna. Adeta bir tur atıp giriş noktama dönüyorum. Çıkmadan son bir kez bakarken de az önce önünden geçtiğim ama sadece ayaklarına baktığım kişinin kim olduğunu görüyorum. Kardeşime sadece "A" diyorum. Gerisi gelmiyor. Hızlıca mağazadan çıkıyoruz.
Sonra anlatıyorum gördüğüm adamı... "Gel girelim, çok seviyorsun bir selam ver." diyor. (Tabi yapmayacağımı bilerek...) Diyorum ki kendime, adam ayakkabı deniyor, ne demeliyim ben sizi çok seviyorum ve geçen gece televizyonda maruz kaldığınız olaydan dolayı çok üzgünüm, ah o Abbas Güçlü, ah o öğrenciler, benim doğum günümdü, kutlama sonrası şarkılarınız da hediye gibi gelecekti bana, uğur getirecekti yeni yaşımda... "Selpak uzatayım mı abla?" diyen satış danışmanını hayal ediyorum. Adam ayakkabı denerken ben bunları diyeceğim, ne saçmalık! Ayrıca, popüler kültür insanı değil karşımdaki... Özel hayatına, ayakkabısına, çorabına azıcık saygı duymam gerekir...
***
Kim mi? Gelin anlatayım...
Sesini çocukluk günlerimde ilk kez duyduğum, erken çocukluk yıllarımda üstümde kırmızı bir bikiniyle denizle ilk kez tanıştığım o gün yol boyunca söylediğimiz, babamdan nadiren duyduğum bir şarkıyı tatlı sesiyle söyleyen, kulağıma adımı fısıldar gibi fısıldayan adam. Telli telli...
"Telli telli telli şu telli turna,
Sanma ki yaralı, uçmaz bir daha
Takılmış kanadı göçmen buluta
Döner gelir bir gün konar yurduna..."
(Bu şarkıyı ilk kez duyup belleğime kazıdığım o gün annem babam da ileride o göçmen bulutun beni biraz uzaklarına götüreceğini bilseler, ne tuhaf olurdu, değil mi?)
***
Biter mi,
İzmir Fuarı'nda onları canlı canlı izlediğim o ilk gece, 18. yaşımda, yeni filizlenen özgürlük duygusuyla haykırdığım şarkı...
"Başka türlü bir şey benim istediğim/ Ne ağaca benzer, ne de buluta/ Burası gibi değil gideceğim memleket/ Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava"
Üniversiteyi kazandığım ilk yıl, korkunç hazırlık günlerinin sonu bahar şenliklerinde, (hiçbir üniversiteyi kırmayıp diğerleri bir sürü para isterken ücretsiz çıktıkları o yüzlerce öğrenciyle dolu kampüste...)
"Aşk yeniden/ Akdeniz'in tuzu gibi/ Aşk yeniden, rüzgarlı bir akşam vakti/ Aşk yeniden, karanlıkta bir gül açarken"
İş hayatının dalaveresinden, bu dünyanın ezeli ve ebedi eşitsizliklerinden, kimsenin görmemesinden, görenin konuşmamasından, haykırması gerekenin duymamasından bunalınan ve senin gibi hisseden birkaç kişiyle tokuşturduğun bir kadehte, kendi kendine bir yürüyüşte, yağmurlu bir akşamüstünde...
"Ya dışındasındır çemberin/ Ya da içinde yer alacaksın/ Kendin içindeyken, kafan dışındaysa/ Çaresi yok kardeşim/ Her akşam böyle içip kederlenip/ Mutsuz olacaksın/ Meyhane masalarında, kahrolacaksın...
Şiirlerle şarkılarla kendini avutacaksın/ Ya dışındasındır çemberin/ Ya da içinde yer alacaksın"
Hayatın her döneminde, her gördüğün maskeden bir acı sonra...
"Yaktım gemilerimi, dönüş yok artık geri/ Tak etti canıma, bu maskeli balo/ Bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri"
Bir ölümü sindirmeye çalışırken, arkasından gidenin hiç bilmediği bir şarkıyı dua gibi mırıldanırken...
"Kısacık ömrün işte/ bir solukta geldi geçti/ Açelyan gibi/ Hoyrat bir iklimdeydin, yeşertmedi/ Bütün ömrün gün görmeden öyle geldi geçti/ Bir solukta"
***
Yüzüne bakıp Derya Abi, biz büyürken daha da çok kirlendi bu dünya ama bu şarkılar baki kaldı diyebilseydim...
Deseydim,
Yazdığım bu uzun yazı bu kadar hüzünlü olmazdı sanırım.
* Gün 9. Bir kafedesiniz, başınızı kaldırdınız ve kimi göresiniz...
Bir kafedeyim, başımı kaldırıyorum ve karşımda "o"nu görüyorum. Cümleye böyle başlamam gerekir. Ama bugün hiç hikaye anlatasım, olmayan bir şeyi yazasım yok. Azıcık gerçek zamandan bahsedeyim.
***
Bir alışveriş merkezindeyim, ayaklarım beni aslında hiç giresimin gelmediği bir mağazaya sürüklüyor. Hatta daha tuhafı erkek reyonuna. Adeta bir tur atıp giriş noktama dönüyorum. Çıkmadan son bir kez bakarken de az önce önünden geçtiğim ama sadece ayaklarına baktığım kişinin kim olduğunu görüyorum. Kardeşime sadece "A" diyorum. Gerisi gelmiyor. Hızlıca mağazadan çıkıyoruz.
Sonra anlatıyorum gördüğüm adamı... "Gel girelim, çok seviyorsun bir selam ver." diyor. (Tabi yapmayacağımı bilerek...) Diyorum ki kendime, adam ayakkabı deniyor, ne demeliyim ben sizi çok seviyorum ve geçen gece televizyonda maruz kaldığınız olaydan dolayı çok üzgünüm, ah o Abbas Güçlü, ah o öğrenciler, benim doğum günümdü, kutlama sonrası şarkılarınız da hediye gibi gelecekti bana, uğur getirecekti yeni yaşımda... "Selpak uzatayım mı abla?" diyen satış danışmanını hayal ediyorum. Adam ayakkabı denerken ben bunları diyeceğim, ne saçmalık! Ayrıca, popüler kültür insanı değil karşımdaki... Özel hayatına, ayakkabısına, çorabına azıcık saygı duymam gerekir...
***
Kim mi? Gelin anlatayım...
Sesini çocukluk günlerimde ilk kez duyduğum, erken çocukluk yıllarımda üstümde kırmızı bir bikiniyle denizle ilk kez tanıştığım o gün yol boyunca söylediğimiz, babamdan nadiren duyduğum bir şarkıyı tatlı sesiyle söyleyen, kulağıma adımı fısıldar gibi fısıldayan adam. Telli telli...
"Telli telli telli şu telli turna,
Sanma ki yaralı, uçmaz bir daha
Takılmış kanadı göçmen buluta
Döner gelir bir gün konar yurduna..."
(Bu şarkıyı ilk kez duyup belleğime kazıdığım o gün annem babam da ileride o göçmen bulutun beni biraz uzaklarına götüreceğini bilseler, ne tuhaf olurdu, değil mi?)
***
Biter mi,
İzmir Fuarı'nda onları canlı canlı izlediğim o ilk gece, 18. yaşımda, yeni filizlenen özgürlük duygusuyla haykırdığım şarkı...
"Başka türlü bir şey benim istediğim/ Ne ağaca benzer, ne de buluta/ Burası gibi değil gideceğim memleket/ Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava"
Üniversiteyi kazandığım ilk yıl, korkunç hazırlık günlerinin sonu bahar şenliklerinde, (hiçbir üniversiteyi kırmayıp diğerleri bir sürü para isterken ücretsiz çıktıkları o yüzlerce öğrenciyle dolu kampüste...)
"Aşk yeniden/ Akdeniz'in tuzu gibi/ Aşk yeniden, rüzgarlı bir akşam vakti/ Aşk yeniden, karanlıkta bir gül açarken"
İş hayatının dalaveresinden, bu dünyanın ezeli ve ebedi eşitsizliklerinden, kimsenin görmemesinden, görenin konuşmamasından, haykırması gerekenin duymamasından bunalınan ve senin gibi hisseden birkaç kişiyle tokuşturduğun bir kadehte, kendi kendine bir yürüyüşte, yağmurlu bir akşamüstünde...
"Ya dışındasındır çemberin/ Ya da içinde yer alacaksın/ Kendin içindeyken, kafan dışındaysa/ Çaresi yok kardeşim/ Her akşam böyle içip kederlenip/ Mutsuz olacaksın/ Meyhane masalarında, kahrolacaksın...
Şiirlerle şarkılarla kendini avutacaksın/ Ya dışındasındır çemberin/ Ya da içinde yer alacaksın"
Hayatın her döneminde, her gördüğün maskeden bir acı sonra...
"Yaktım gemilerimi, dönüş yok artık geri/ Tak etti canıma, bu maskeli balo/ Bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri"
Bir ölümü sindirmeye çalışırken, arkasından gidenin hiç bilmediği bir şarkıyı dua gibi mırıldanırken...
"Kısacık ömrün işte/ bir solukta geldi geçti/ Açelyan gibi/ Hoyrat bir iklimdeydin, yeşertmedi/ Bütün ömrün gün görmeden öyle geldi geçti/ Bir solukta"
***
Yüzüne bakıp Derya Abi, biz büyürken daha da çok kirlendi bu dünya ama bu şarkılar baki kaldı diyebilseydim...
Deseydim,
Yazdığım bu uzun yazı bu kadar hüzünlü olmazdı sanırım.
* Gün 9. Bir kafedesiniz, başınızı kaldırdınız ve kimi göresiniz...
Yaaa bu kadar seviyorken keşke gidip konuşsaydın. Hüzünlü olmuş gerçekten böyle. Hoş böyle dediğime bakma ben de benzer durumlarda zaten insanları sık boğaz ediyorlar bir de ben gitmeyeyim diyorum hep :/
YanıtlaSilSeviyorsan git konuş bence, diyorsun :) Çok istediğim bir şeyi yapacakken vazgeçmek daha güzel bazen sanki, hayalgücünü canlı tutuyor :)
Sil:)))) bikinili fotoğrafın ya medyaya düşerse
YanıtlaSilsevgiler
Düşecekse bu düşsün diyorum, bugünkü halimin düşmesini hiç ama hiç istemem :)) Sevgiler
SilNe guzel yazmissiniz
YanıtlaSilBeğenmenize çok sevindim, çok teşekkür ederim :)
Silçok güzel, keşke konuşsaydınız. Ben olsam boynuna sarılırdım:)
YanıtlaSilBen zamanında onu başka bir ünlüye yapıp bir de üstüne ağladığımdan artık aşırı otokontrol geliştirdim bu konularda :))
SilÇok teşekkür ederim :) Sevgiler