#Blogfırtınası30- Musecim
#sepetsepetyumurtasakınbeniunutma!
Sevgili İlham Perisi,
Senden nefret ediyorum. Evet doğru duydun senden bildiğin nefret ediyorum. Sana günlerce yıllarca yalvardığım oldu, gel hadi otur yamacıma şöyle adam akıllı yıllar sonra da okunacak güzel bir şeyler yazalım, diye. Hiç umursamadın, duymadın bile beni. Senin için mumlar yaktım, kadehler doldurup boşalttım, yetmedi meditasyon yaptım, her seferinde oturdum ve tek cümle yazmama izin verdin "Yazamıyorum." Mersi, gerçekten... Yani bu da olmayabilirdi, birkaç kez de bana şunu yazdırdığını bilirim. ", . ," ve ". ..." Şimdi diyeceksin ki ama bu noktalama işaretleri çok anlamlı. Ben de sana diyeceğim "Onca deha ilham perisi varken, sevdiğim tüm o yazarlara giden periler varken ne iyi ettin de sen bana düştün!" Ayrıca bilmeni isterim, toplum henüz o derin tek cümle ya da noktalama işaretlerini anlayacak seviyede değil, henüz ben de!
Ayrıca, nadiren de olsa geldiğin günlerde, gecelerde, (Yok vallahi yakınmıyorum! Sen gel de istersen sabah beşte istersen gece 12'de kabulum yani.), bana her seferinde rica etmeme, yazmayacağım diye yemin etmeme rağmen, sana ne olur bak şarkısı bile var "Artık kısa cümleler kuruyorum." diye, yapma gel kısa kısa öz öz anlatalım tüm bunları dedim, sen bana 100 kelimelik cümle yazdırdın! Bilmeni isterim, bazı bloggerlar senin o cümleni bir post'ta yayınlıyorlar. Sonra insanlar sıkılıyor, cümlenin ortasında kaçıyor... Yapma!
Senin gibilere gamlı baykuş diyorlar... Eğer duymadıysan, benden söylemesi. Neden öyle dediklerini anlatayım sana: Hani bazı dostlar olur, sen dersin ki "Ne güzel dostum var benim, tüm kötü anlarımda yanımda, ne zaman ağlasam omzuna başımı koyuyorum, ona sığınıyorum." Eee, diyeceksin bana "Daha ne?". Daha mı ne, ne olsun... O dostlar mesela senin en mutlu olduğun gün ortadan kaybolur, hayatının en güzel anını anlatmak istersin yüzüne bön bön bakar, çünkü senin mutsuzluğundan beslenir o, sen mutsuzsan o da senin mutsuzluğunla mutsuz ama aslında içten içe "Ohh, ne güzel fena bir şeylere sardı hayatı! Ben de benimkine kötü derdim, evime gideyim de bir halime şükredeyim." modundadır. Sen mutlu olunca, o dostunun yeniden sorgulamaları kıyaslamaları başlar, sen dostum dersin, o seni mutsuz edecek, yaranı iyi bildiğinden kabuğunu eşeleyecek şeyler ortaya atar. Yemin ediyorum, sen busun!
Sana ne kadar yalvardım, gel kişisel gelişim kitapları gibi yazılar yazalım, ben mutlu bir insanım özümde bozma şu dengemi, gel hayata, aşka dair güzel cümleler kuralım. Okuyan "Evet, hayat çok güzel! Sen sevgili yazar adayı, bana bugün hayata başka gözlerle bakmamı sağladın. Seni seviyorum!" desin. Oysa sen, bana hep mutsuz anlarımda uğradığın için yazımın başlığını görenler kaçtı gittiler "Öff sıkar bu şimdi çok iç karartıcı..." Sen de utanmadan bana fısıldadın, "İçeriği değiştirme başlığı Nadide Sultan'ın Göğüsleri yap." Hoppalaa! Hayır, ne alaka diyenleri duyar gibiyim. Söyleyeyim efendim, Can Dündar- Nadide Sultan'ın Gögüsleri bir kitabındaki yazıydı, bulursanız okuyun. Zaten upuzun anlatıyorum her şeyi, kısa cümle ve özetleme özürlüsüyüm, bir de bunu anlatmayayım.
Neyse nerde kalmıştık... Nasıl bir sensörün varsa hep mutsuz olduğum, deli deli ağladığım anlarda ya da hemen sonrasında geldin ve bana korkunç cümleler yazdırdın. Yazarken kendimi sağalttım doğru, ama o cümleleri yıllar sonra bile okusam dondum kaldım hep, ben bunları nasıl ve neden yazdım acaba diye. Bu nedenle de hayatım boyunca kendime ve birkaç dosta saklamak zorunda kaldım, beni iyice tanımayan kimse bu deli cümleleri okumasın kaçmasın diye!
İstersen daha yazarım, sen beni nasıl hazırlıksız yakalayıp şaşırtıyorsan bu da benden sana yeni yıl sürprizi olsun işte!
Hadi canım, sen şimdi git, uyuyacağım, yarın yine gel olur mu?
* Gün 29. İlham perinize bir mektup yazın.
Sevgili İlham Perisi,
Senden nefret ediyorum. Evet doğru duydun senden bildiğin nefret ediyorum. Sana günlerce yıllarca yalvardığım oldu, gel hadi otur yamacıma şöyle adam akıllı yıllar sonra da okunacak güzel bir şeyler yazalım, diye. Hiç umursamadın, duymadın bile beni. Senin için mumlar yaktım, kadehler doldurup boşalttım, yetmedi meditasyon yaptım, her seferinde oturdum ve tek cümle yazmama izin verdin "Yazamıyorum." Mersi, gerçekten... Yani bu da olmayabilirdi, birkaç kez de bana şunu yazdırdığını bilirim. ", . ," ve ". ..." Şimdi diyeceksin ki ama bu noktalama işaretleri çok anlamlı. Ben de sana diyeceğim "Onca deha ilham perisi varken, sevdiğim tüm o yazarlara giden periler varken ne iyi ettin de sen bana düştün!" Ayrıca bilmeni isterim, toplum henüz o derin tek cümle ya da noktalama işaretlerini anlayacak seviyede değil, henüz ben de!
Ayrıca, nadiren de olsa geldiğin günlerde, gecelerde, (Yok vallahi yakınmıyorum! Sen gel de istersen sabah beşte istersen gece 12'de kabulum yani.), bana her seferinde rica etmeme, yazmayacağım diye yemin etmeme rağmen, sana ne olur bak şarkısı bile var "Artık kısa cümleler kuruyorum." diye, yapma gel kısa kısa öz öz anlatalım tüm bunları dedim, sen bana 100 kelimelik cümle yazdırdın! Bilmeni isterim, bazı bloggerlar senin o cümleni bir post'ta yayınlıyorlar. Sonra insanlar sıkılıyor, cümlenin ortasında kaçıyor... Yapma!
Senin gibilere gamlı baykuş diyorlar... Eğer duymadıysan, benden söylemesi. Neden öyle dediklerini anlatayım sana: Hani bazı dostlar olur, sen dersin ki "Ne güzel dostum var benim, tüm kötü anlarımda yanımda, ne zaman ağlasam omzuna başımı koyuyorum, ona sığınıyorum." Eee, diyeceksin bana "Daha ne?". Daha mı ne, ne olsun... O dostlar mesela senin en mutlu olduğun gün ortadan kaybolur, hayatının en güzel anını anlatmak istersin yüzüne bön bön bakar, çünkü senin mutsuzluğundan beslenir o, sen mutsuzsan o da senin mutsuzluğunla mutsuz ama aslında içten içe "Ohh, ne güzel fena bir şeylere sardı hayatı! Ben de benimkine kötü derdim, evime gideyim de bir halime şükredeyim." modundadır. Sen mutlu olunca, o dostunun yeniden sorgulamaları kıyaslamaları başlar, sen dostum dersin, o seni mutsuz edecek, yaranı iyi bildiğinden kabuğunu eşeleyecek şeyler ortaya atar. Yemin ediyorum, sen busun!
Sana ne kadar yalvardım, gel kişisel gelişim kitapları gibi yazılar yazalım, ben mutlu bir insanım özümde bozma şu dengemi, gel hayata, aşka dair güzel cümleler kuralım. Okuyan "Evet, hayat çok güzel! Sen sevgili yazar adayı, bana bugün hayata başka gözlerle bakmamı sağladın. Seni seviyorum!" desin. Oysa sen, bana hep mutsuz anlarımda uğradığın için yazımın başlığını görenler kaçtı gittiler "Öff sıkar bu şimdi çok iç karartıcı..." Sen de utanmadan bana fısıldadın, "İçeriği değiştirme başlığı Nadide Sultan'ın Göğüsleri yap." Hoppalaa! Hayır, ne alaka diyenleri duyar gibiyim. Söyleyeyim efendim, Can Dündar- Nadide Sultan'ın Gögüsleri bir kitabındaki yazıydı, bulursanız okuyun. Zaten upuzun anlatıyorum her şeyi, kısa cümle ve özetleme özürlüsüyüm, bir de bunu anlatmayayım.
Neyse nerde kalmıştık... Nasıl bir sensörün varsa hep mutsuz olduğum, deli deli ağladığım anlarda ya da hemen sonrasında geldin ve bana korkunç cümleler yazdırdın. Yazarken kendimi sağalttım doğru, ama o cümleleri yıllar sonra bile okusam dondum kaldım hep, ben bunları nasıl ve neden yazdım acaba diye. Bu nedenle de hayatım boyunca kendime ve birkaç dosta saklamak zorunda kaldım, beni iyice tanımayan kimse bu deli cümleleri okumasın kaçmasın diye!
İstersen daha yazarım, sen beni nasıl hazırlıksız yakalayıp şaşırtıyorsan bu da benden sana yeni yıl sürprizi olsun işte!
Hadi canım, sen şimdi git, uyuyacağım, yarın yine gel olur mu?
* Gün 29. İlham perinize bir mektup yazın.
güzel bir yazı :) bugünü yazamadım ben :(( benim ilham perim ölmüş ruhuna el-fatiha kendi kendime kaldım hep :))
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, belki benim gibi yarın toplu yayınlarsın :) Baktım da twitter'da da pek paylaşım yok, herkes bırakmış sanırım :(
Silyazanlar var aslında ama tamamen atıyorum yazıyor zaten o başlaşmıştı birde evde yazar yazıyordu. bu sıralar boşladım ben ya :(( ocak ayında yazamadığım günleri yazmayı planlıyorum kısmetse:) şimdi senin bir postunda okudum google analistik kullanıyorsun galiba bende kayıt oldum onu kurcalıyordum. benim gibi küçük ve ufak bir blog için bakmak pek iç açıcı değil ama uğraşıyoruz işte :)
SilBen güncelleştirmelerini yapmadığımdan artık bakamıyorum verilerine :/ Ne yazık ki pek anlamıyorum o işlerden ama ilk üye olduğumda sağlıklı veriler almıştım. Ufak olur mu, ufaktan ufaktan büyüyor tüm bloglar işte :)
SilÇok içten ve samimi bir mektup olmuş. Eh artık bu kadar sitemden sonra size kıyak geçer yeni yılda. Olmadı değiştiririm valla bak seni diye tehdit edin. Ve mutlu olun, mutlu şeyler yazın. İyi yıllar...
YanıtlaSilİyi dilekleriniz ve yorumunuz için teşekkür ederim :) Hepimize torpil yapsın bu sene, daha çok yazalım :)
SilMutlu seneler!
benim ilham perim yok kovdum. Böyle daha rahatım :))))
YanıtlaSilBence gitmemiştir, saklanmıştır bir köşeye :) Blog yazarken ordan gülümsüyordur size kimbilir :)
SilBence ilham perine haksızlık etmişsin Yeliz'cim :) gayet iyisin bu konuda ;)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Kübra'cım, mutlu seneler :)
SilBen pek iyi degilimdim bu blogfirtinasinda :(
YanıtlaSilBelki devam ederse bundan sonrakilerde yazarsın hepsini?
Sil