#Blogfırtınası5- Bu Yüzü Bir Daha Asla Unutma!

#Birrüyabinlercegerçektendahagerçekkimizaman

Bir ev var düşümde. Eski ama zevkli bir bina. Bazen Galata'nın ara sokaklarında yürürken sanki bu evlerden biri diyorum. Oysa, bu rüyayı gördüğümde orayı hiç görmemiştim. Unutmamak için bazen fotoğrafını çekiyorum.


Bu apartmanın dönerek uzanan merdivenleri var. Sanırım 3. katta yaşıyorum. Yıllar o kadar eski ki rüyam bile sepya tonunda, bugünün renkleri değil. Buğulu, her şeyi hatırlamam mümkün değil.

Yaşanmışlıklarla dolu bir evi girer girmez anlarsınız ya, bu ev de kendi tarihini yaşatıyor duvarlarında ve eşyalarında. Salonda eski ama gösterişli bir ayna var, kenarları oymalı. Tavana kadar uzayıp gidiyor. Evde benden başka sesler de var, şimdiki ailem mi şimdi sorarsanız hatırlamıyorum, uyanmadan unutma büyüsü yapıldı bana. Ama mutlu bir aileyiz bunu hissediyorum.

Derken, biri geliyor. Senin için birisi geliyor, zarar verecek, hemen git buradan, diyor. Bir sessizlik oluyor. Kim, neden, iyi bir insanım ben, kime ne yapmış olabilirim... Hiçbirimiz bilmiyoruz. Koşmaya başlıyorum. Evden çıkıp sokaklar, caddeler boyunca koşuyorum. Koştukça korkum artıyor, kalbimin yerinden fırlayacağını düşünüyorum. Ne olursa olsun, kimse bu alır karşıma konuşurum, ne yapabilecek ki bana, diyerek kaçmamaya karar veriyorum.

Eve dönüyorum. Yeniden aynanın önündeyim. Kapı açılıyor ve birinin yanıma geldiğini anlıyorum. Birden "Dostum" diyorum. "Çok kötü haldeyim, iyi ki geldin!" Yüzüme bakıyor, buz gibi bir sessizlikle. Elindeki silaha takılıyor gözlerim.

- Sen... Sen miydin? Ama neden?
- Yapamayacağım sanırım, en iyisi kendimi öldürmem.
- Neden ben?
- Bu ilk değil ki...

Bir şey anlamıyorum. Hayalkırıklığım, üzüntüm o kadar çok ki... Kendimi parçalanmış hissediyorum. Birden bir metanet geliyor. Gözlerine bakıyorum. O üzüntüyü görüyorum. Bilmediğim bazı görüntüler canlanıyor, sanki gökyüzünden akıyor önüme. Birden anlıyorum. Başka hayatlarda, başka ben'lerde, başka biz'lerde... -Ama nasıl olur?- Hep aynı sahne... Hep bu sahne...

Yanıma yaklaşıyor.

- Hatırladım, diyorum. Yine yapacaksın, yapmalısın, biliyorum. 
- Çok özür dilerim, diyor. Gerçekten üzülerek.

Silahını alnıma değdiriyor.

- Tek istediğim, bu kez canımı çok yakma, diyorum.
- Tamam.

Kurşunun delip geçtiğini, parçaladığı organımı görüyorum gözlerim kapalı. Akan kanı görüyorum. İçimden sürekli "Bu yüzü bir daha asla unutma! Bu yüzü unutma!" diyorum.

Birden her şey simsiyah, her yer karanlık...

Sonra bir koca gün sürecek baş ağrısı ve hüzünlü ruh haliyle uyanıyorum.

* Rüyamı üç kişiye anlattım yıllar yıllar önce. Biri, dostlarına çok güvenme ama kafana da takma kan görünce rüya bozulur, dedi.

* Bir diğeri, çok güzel bir rüya bu. Herkese anlatma. Sürekli yenilenip kendini aşacağın anlamına gelir, dedi.

* Sonuncusu, o her kimse gözlerini hatırla. Gözler değişmez. Bu her kimse, sana tüm yaşamlarında bir şekilde zarar verecek. Unutma ve kimseye de anlatma, dedi.

Anlatmış sayılmam değil mi?
Bu yazımla kararttığım içler için özürlerimle...

* Gün 5. Bir rüyanızı ya da kabusunuzu hikaye şeklinde yazın...

Yorumlar

  1. Ne yazsam bilemedim. Çok etkilendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek ki amacıma ulaşmışım :) İnsanın kendi kabusuyla başkasını etkilemesi ne güzel, iyi ki söyledin bana.
      Kocaman sevgiler :)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar