#Blogfırtınası24- Köprü

#gelseninlebukoprudengecelim

İstanbul, kime sorsaniz bu sehirden sikayetci, kime sorsaniz burada yasadigi icin de yasamadigi icin de pisman.

Hayali bir yolculugu anlatmaktansa, 14 ay boyunca gelip gittigim sonra da hayatimdan sildigim bir yolu anlatayim size.

Bu sehre ilk geldigimde sarayi, Kapali Carsi'si, martisi, İstiklal'i kadar hatta hepsinden daha da cok carpildim ona. Oldum olasi kopruleri sevdim zaten, bir metafordur benim icin, iki noktayi baglamaktan cok daha fazlasini cagristirir. 

Evlenip İstanbul'a yerlesmemden iki ay sonra aldigim is teklifi her gun bu kopruden gecmemi gerektirecekti. Medeni ulasim araclarinin ne kadar medeniyetsiz oldugunu bilmedigimden "Ne kadar sansliyim, her gun dunyanin en guzel koprulerinden birinden gececegim." diyerek kabul ettim. Yanildigimi, bu sehirde bu iki yakayi bir araya getirmenin imkansizligini, bir kopruyle bir yere gecilemedigini, hayatta daha zor koprulerden gecmek icin dayilananlara dayi demeyi, inatci bir dayiyla toslastiginda senin dusebilecegini ( ikisinin de dustugu bir cocuk tekerlemesi, gercek hayat degil), eger bu hayatta (sadece isten mi bahsediyorum sandiniz?) gerekli karakter esnekliklerini kazanmazsaniz bu koprulerde bir omur trafik cilesi cekeceginizi ve insanin ne zaman o kopruyu yakmasi gerektigini bilmesinin erdemini cok gecmeden anladim. Yine de calistigim her gun bu kopruden her iki gecisimde zamani durdurdum (uyudugum gun ve geceleri saymazsaniz) elimde zihnimde ne varsa birakip manzarayi icime cektim. Suphesiz dunyanin en guzel sehirlerinden birisi burasi, bu kopruden gordugunuz manzara, dunyanin en anlamli, ustune siirler romanlar yazilabilecek harikasi. Ama bu kadar... Kopru bitip topraga ayagini bastiginda gordugun, ayaginda yirtik ayakkabi gul satan cocuklar, disleri dokuk teyzeler, biraz ileri gittiginde maskeli kurumsal yuzler, calisirken plaza isi biraktiginda sokaktaki pirasa yuzlerce insan... Binlerce, yuz binlerce esitsizlik. Ne kadar guzel yasiyoruz bu kole pazarinin icindeyken, hayat bir anligina da olsa kredi kartiyla gumus tabakta portakal soslu ordek sunuyor bize. 


İnsanin hayatla ilgili basit bir gercegi anladigi bir an var bence.

Belli bir yasa kadar, hayatimizda babamizin kazandigindan daha fazla kazanacagimiza cok eminiz. Gencligin getirdigi bir hirsla ileride basarili bir isadami, sarkici, oyuncu vs. aklinizda un ve parayla ilgili ne varsa hepsi olabiliriz. Bogaz'da bir yalida tum gun denizi izleyip sarabimizi yudumlayip en guzel İstanbul siirlerini okuyabiliriz.

Daha sonra, bunlarin olmasi sanirim biraz zor dedigimiz bir evre var.

Hemen ardindan da, loto piyango vs. cikmadikca ben tum bu ihtimalleri unutayim. O is imkansiz evresi... Belki bu yuzden bu kadar sans oyunlarina merakimiz. 

Hemen ardindan su evre gelebilir, ben boyle bir yasam surmedim, benim cocuklarim ve torunlarim bile boyle bir servete cok yuksek ihtimalle sahip olamayacak... Cunku, bu denli bir mulkiyet mirasla gecmeli. O da benden gecemeyegine gore, bu konuyu sonsuza kadar kapatalim ve haydi gel koyumuze geri donelim evresi. 

Bu evreler arasi da sorgulama noktasi su olabilir: Babamdan daha iyi egitim almama ragmen nasil oluyor da ondan daha az kazandim? 

Bu arada, bunlar sadece sesli dusuncelerim. Benim hayalim basit, kendi degerlerine uyumlu, anlamli ve guzel bir yasam uzerine kurulmustu en erken caglarimda bile. Balat'ta eski bir Rum evi, icinde kitaplar ve dostlar, bahcesinde kediler... Evlilik, kimbilir bir gun gercekten inanirsam... Lise yillarindaki tek hayalim buydu, oyle yalida oturup sampanya yudumlamak degil. Hayatin degerini parayla olcenlerden olmadigimdan, kazandigimi dagittim bunca yil, hunharca harcadim, sorarsaniz ispatlayabilirim :) 

Basinda da dedim, bu muhtesem kopru her gecisimde farkli dusunceleri usuma cagiran bir metafor. Anadolu'dan Avrupa'ya gecis degil, kendi icimde bir noktadan digerine her seferinde farkli dusuncelerle gectigim bir yontem. 

Simdi koprunun Avrupa ayagindayim, birkac saat sonra ustunden Anadolu'ya yeniden gececegim. Kopru izin verirse belki bir yeni fotoğraf eklerim.

Bu arada, simdi ucuncusunu de yapiyorlar biliyorsunuz, ikisi bile bana fazlayken bakalim ucuncusu neler dusundurecek? 

Gun 24. Hayali bir yolculugu anlatin. ( ilk kez telefonumdan post girdigimden hatirlamiyorum, boyle bir konuydu sanirim.) 

Yorumlar

Popüler Yayınlar